• İstanbul 17 °C
  • Ankara 20 °C

D. Mehmet Doğan: Ey Halep! Sen yıkılmayı hak ettin!

D. Mehmet Doğan: Ey Halep! Sen yıkılmayı hak ettin!
Haleb “sağılmış süt” demek. Halebüşşehba... Yani Akçıl Haleb! Osmanlıların “Ak Haleb” yahut da “Boz Halep” dediği şehir...

Avrupa’nın kaç şehrinde 1300 senelik ve kullanılır durumda mimarî eserler var? Paris’te mi? Londra’da mı? Yahut Berlin’de? Hadi olmadı Viyana’da?

Cevap “hiçbiri”dir.

Bu sorunun cevabı “Roma hariç” olabilir...

Bir çok Avrupa şehri bu kadar geçmişe sahip değildir.

İşte Halep Ulu Camii, yani Zekeriya Peygamber’in kabrini de ihtiva eden mimarî manzume...2013 nisanında, en az bin yıllık minaresi bir tank atışı ile berhava edildi...

İslâm medeniyetini Emevilerden itibaren tarihini Haleb’in mimarî eserlerinden takip etmek mümkündür.

Selçuklular, Selçuklu atabeyleri (Zengiler), Eyyübiler, Memlûkler ve nihayet Osmanlılar...Halep Mimar Sinan’ın elinin değdiği şehirlerden.

“Gezip gördüğümüz hiç bir büyük şehir bu kadar tarihe ait değildi” desek hata etmeyiz.

Bizde planlı şehir restorasyonu hâlâ yok. Belli başlı eserlerin korunması, tamiri yapılıyor. Çok küçük şehir parçaları, sokaklar veya küçük mahalleler ayağa kaldırılıyor.

Halep, elli yıllık restorasyon projesi uygulanan bir şehirdi...Sadece önemli yapıların değil, tarihî şehrin restorasyonundan söz ediyoruz.

Halep Bağdat gibi Moğol yıkımına maruz kalmadı...

Modernlikle barbarlığı imtizaç ettiren vahşiler ellerindeki bütün tahrip edici teknolojileri kullanarak bin küsur yıldır sürekli medeniyet merkezi olan bir şehri yakıp yıkıyorlar.

Suriye’de savaşan büyük güçler hiç bir konuda anlaşmamışlarsa Haleb’i tahrib etme konusunda ittifak etmişler.

Bu savaş bir yönüyle Haleb’i yıkma “koalisyon”u!

Haleb medeniyetimizin ak sütü!

Haleb “sağılmış süt” demek. Halebüşşehba... Yani Akçıl Haleb! Osmanlıların “Ak Haleb” yahut da “Boz Halep” dediği şehir...

Dünyanın barbarlık tarihini yeniden yazan ABD ve Rusya, işte bu ak şehri, bu barış şehrini, bu medeniyet beşiğini dünyanın gözünün önünde yok ediyorlar!

DAEŞ şehri ele geçirse idi, bu kadarını yapamazdı. Güçleri yetmezdi, teknolojileri kifayet etmezdi.

İnsanlığın tarihî mirası yok ediliyor ve kimsenin kılı kılı kıpırdamıyor...Bu olanların binde bir değil Paris, Londra, Viyana Avrupa’nın üçüncü derecede bir tarihi şehrinde vuku bulsa idi...Yer yerinden oynamaz mıydı?

Maddi miras bütünüyle tahrib edilirken, asıl manevi arkaplan yok ediliyor. Zaten şehirlerimiz bir zamandır Avrupa’nın veya Amerika’nın türedi şehirlerine benzetiliyor. Medeniyet geçmişi olmayan Halep bir daha ayağa kalkabilir mi?

Cevabı belli soruya neden karşılık verelim. Hiç bir cevap bizim hüznümüzü, hıncımızı teskin edemez...

“Haleb”le “muhallebi”nin aynı kökten geldiği zihnimden geçiyor. Sütlü tatlılarımızın en meşhuru...

Eskiden muhallebiciler vardı. Onları yok ettik, pastahanelere dönüştürdük. Muhallebiyi “puding” olarak tüketiyoruz! Şimdi bistro zamanı! Kelime rusça “hızlı yemek yenilen içkili mekân” demek!

Süt insanlığın tohum olmayan en tabiî gıdası...

Halep ana sütümüz kadar ak, ana sütümüz kadar bizim.

“Biz kimiz?” derseniz, “Halepli kimse biz o yuz” derim!

Halep neden böyle hunharca yıkılıyor?

Türkiye korkusundan!

Türkiye’nin tabiî sınırları Halep’ten geçiyor. Bunu onlar çok iyi biliyor, biz farkında değiliz!

Halep ayakta kaldıkça bu hakikat hep suratlarına çarpılacak.

Haleb’e atılan her bomba hafızamızda patlıyor!

Bu haber toplam 4383 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim