• İstanbul 12 °C
  • Ankara 12 °C

Erbay Kücet: Domatesi Fatih, Kivi’yi Dedem Görmedi

Erbay Kücet: Domatesi Fatih, Kivi’yi Dedem Görmedi
Anavatanı Güney ve Orta Amerika olan, süs bitkisi muamelesi görürken sebze olarak sınıflandırılarak meyve olarak tüketilen patlıcangiller ailesinden domatesi yazıma konu edineceğimi hiç düşünmezdim.

Meslekî bilgilerimle örtüşmeyen bir konu olduğunu peşinen itiraf ediyorum ki, bilmeden hatalı bilgileri sizlere aktarmış olacağımdan da korkuyorum ve sürç-i lisan edersem bütün suç Google’nin diyorum.

İlk İtalyanlar tarafından tüketilmeye başlanmış. Şu günlerde Amerika ve Çin’den sonra yılda 6 ila 8 milyon ton domates ile dünyanın en büyük üçüncü üreticisi olmuşuz. Domates’in vahşi türlerinin ilk olarak Güney Amerika’daki And Dağları’nın Peru-Ekvador-Bolivya arasındaki bölgede yetiştiği düşünülmektedir. Kuzeye doğru göç eden yerliler tarafından Orta Amerika ve Meksika’ya getirildiği kabul edilmektedir. Bu bölgede domates bitkisinin meyvesine genel olarak “tomate”, “tomato” adı verilmiştir. Kristof Kolomb'un 12 Ekim 1492 tarihinde Amerika'yı keşfinden sonra Avrupa'ya gemilerle gelen domates 1570’li yıllarda İngilizlerin, İspanyolların bahçelerinde süs olarak yetiştirdiklerine dair kayıtlar mevcuttur. İlk yıllarda yeşilken tüketildiğinden rengi kırmızıya dönünce çöpe atılan domates ile tanışmamız 18. yüzyılın sonlarıdır.

1800’lü yıllarda İngiltere’de yapılan seralarda çiçekler ile birlikte süs amaçlı domates yetiştirildiği bilinmektedir. Türkiye’ye tam olarak ne zaman geldiği bilinememekle birlikte, Avrupa’daki gelişimine bağlı olarak yaklaşık 300 yıllık geçmişi olduğu düşünülebilir. İlk geldiğinde yeşil olarak tüketildiği ve Frenk baldıcanı olarak adlandırıldığına dair kayıtlar vardır. Lale devrine denk gelen 1718 ile 1730 yılları arasında, III. Ahmed’e vezirlik yapmış Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın 1723 yılındaki aylık masraf defterinde domates alımına rastlanılmaktadır. Türkiye’de yaygınlaşmasında İtalyanlardan çok Fransız Levanten ailelerin, Fransa’da eğitim gören Türk öğrencilerin ya da Türkiye’deki Fransız öğretmenlerin etkisi olduğu kabul edilebilir. A, B, C vitaminleri; potasyum ve demir mineralleri açısından zengin olan domates en çok Bursa, Çanakkale, İçel, Manisa ve Antalya’da yetiştirilmektedir.

Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethetti ama ne domatesin, ne patatesin, ne de patlıcanın varlığından haberdardı. Çünkü domates de patates de Amerika'nın fethi ile Avrupa'ya ve sonra da bizim coğrafyamıza geldi.Domatesi Osmanlı'ya tanıtan da Halep'te 1799-1825 arasında İngiliz Konsolosu olan John Barker'miş.
Bu İngiliz domates tohumlarını Halep'te yetiştirmiş. Osmanlı mutfağına girmesi Fatih'ten çok sonra olmuş. Domatesin olmadığı bir mutfağı ve sofrayı düşünün.
Fatih'in torunları olan bizler "Kivi"yi Turgut Özal döneminde tatmadık mı?

 

Bu haber toplam 1001 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim