• İstanbul 19 °C
  • Ankara 26 °C

Halil Mert'ten: İYİ Kİ TÜRKİYE VAR…

Halil Mert'ten: İYİ Kİ TÜRKİYE VAR…
Sivillerin GÖREV dediği, askerlerimizin ve eskilerin VAZİFE dediği bir şey var.

Vazife: Yapmakla yükümlü olunan işler. Tabii yapmamamız gereken işler de vazife değil mi? Ahlâk veya iş icabı yapılması gerekenler, geçmişten gelen yükümlülükler ve beklentiler. İşlerin ve bulunulan konumun kendine has tabiî faaliyetleri ve yüklenilen fonksiyonlar.

Peki, vazife nasıl belirlenir? Birincisi üst ve amirler emreder. İkincisi ise; vazife durumdan çıkartılır.

Bir ülke düşünün. Bu ülkenin vazifeleri var mıdır? Elbette vardır. Kime karşı vardır peki? Bu vazifeler genel anlamda tıpkı bir fertte olduğu gibi, İlahi ve İnsani vazifelerdir. İlahi vazifeler, vahiyle ve sünnetle ifadesini bulan yükümlülüklerdir ki, Rabbimizin fertlere yüklediği sorumlulukların sosyal ve topluma şamil yönü de vardır. Örnekleri Medine dönemi ve önceki peygamberlerin kıssalarında net olarak beyan edilmiştir. Emredilmiş vazifelerin birinci kısmıdır İlahi Emirlerdir. Başka kim emreder devlete? Devletin Vatandaşları emreder. Evet, devlet vatandaşlarının emrindedir. İşte kavga da tam burada başlıyor. Hangi vatandaşlar? Seçkinler mi? Sermaye sahipleri mi? Askerler mi? Bürokratlar mı?

Devlet için durumdan nasıl vazife çıkar mı peki?

Milletimizin değer yargıları, geçmişte yaşadıkları, Milli tecrübeleri, karşılıklı bağımlılıkları, dostlukları, vefa duyguları.. Bunların tamamının sonucunda durumdan da vazife çıkar.

“İYİ Kİ TÜRKİYE VAR..” Bu başlıkla VAZİFE tanımının ne alakası var demeyin. İç içe çünkü..

Osmanlı ve İslam Medeniyeti hep birlikte değil miydi? Türk Milleti 1000 yıldır İslam Ordularının sancaktarı değil miydi? En az 800 yıldır Komutanı değil mi? 500 yıldır halife değil mi? 1000 yıldır Haçlı Batı Medeniyeti barbarca tüm Asya’ya saldırırken karşısında İslam Ordularını Türk Milleti nezdinde bulmadı mı? Hala ABD’nde Kuzey Afrika’lı Müslümanlara bile TÜRK demiyorlar mı? Malum, Uzun yıllardır ABD’inde yaşayan Mardin’li bir Bilim Adamı’mız Nobel Ödülü aldı. Türkiye’de Kürt mü, Arap mı vb. diye tartışırlarken, buna İngilizler’in meşhur BBC kanalı da katıldı. Kendini bilmez bir sözde Türk Yazar “O ne Türk, ne de Arap.. Amerikalı” dedi. Ama Profesörümüz “Ben Türküm.” dedi. Evet işte tarihi sorumluluğunun sonucu.. O’na ırkını ya da nesebini soran yok ki! Aidiyetini soruyorlar. Ne güzel şey kendini bilmek..

Birinci Dünya Savaşı’nın ilk bölümünde Anadolu’ya hapsolduk. Medeniyet Topraklarımız paramparça edildi. İnsanlarımız, Balkanlar başta olmak üzere, Kafkasya, Ortadoğu ve Afrika’da öldürüldü, tecavüze uğradı, topraklarından sürüldüler. Peki, bu insanlar yaklaşık 250 yıldır nereye geliyorlar? Anadolu’ya.. Gelenlerin hepsi de Müslüman…

Önce Tatarlar geldiler Moskof zulmünden kaçıp. Sonra Kafkasya ve Balkanlar’dan geldi insanlar. İlk gelenler Tatar Türkleri’ydi. Sonra, Çeçenler, Çerkezler, Abazalar, Gürcüler, Azeriler, Karapapaklar, Karaçaylar geldiler. Balkanlar’dan, Türkler, Pomaklar, Arnavutlar, Boşnaklar, Makedonlar geldiler.

Afrika ve Ortadoğu’dan, Araplar, Kürtler, Sudan’dan, Yemen’den diğer topluluklardan gelenler oldu.

Asya’dan mı? Çin’den ve Afganistan’dan Uygurlar, Kazaklar, Kırgızlar geldi. Rus Zulmünden Özbekler, Türkmenler geldi. Hindistan İngiliz Zulmü ve işgalinden kaçanlardan dahi gelenler oldu.

Devamı için: http://www.habervaktim.com/yazar/73297/iyi-ki-turkiye-var.html

Bu haber toplam 671 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim