• İstanbul 13 °C
  • Ankara 12 °C

Hasan Ali Yıldırım: Dil meselesi nedir? Nasıl çözülür?

Hasan Ali Yıldırım: Dil meselesi nedir? Nasıl çözülür?
Mevcut Türkçe, başka bir ifadeyle, 1980’lere kadar muhafazakâr, sağcı, İslâmcı çevrelerin ortaklaşa kullanmayı tercih ettikleri ifadeyle Yaşayan Türkçe, çoktan sizlere ömür.

Ne dediğimin farkındayım, herhangi bir ciddi adım atılmadığı taktirde Türkçe, pek yakında resmen de ölü dillerin arasında kendisine ayrılan mümtaz makama kurulmak üzere.
Peki bu ciddi adım nedir?
Kendisi hakkındaki tespiti ‘zındık’ diye tavsif etmekten çekinmeyen, öte yandan batılılaşma hamlelerinin en şeksiz-şüphesiz mümini, o yüzden de Dil Devrimi’nin en mümtaz ve cevval taraftarı Nurullah Ataç, dil meselesine dair bir tavsiyede bulunur ekâbirana. Dediği kısaca şudur: Madem Arapça ve Farsça out, öyleyse Yunanca ve Lâtince in.
Nurullah Ataç bu tavsiyesinde o kadar haklıydı ki söyledikleri ânında hasıraltı edildi. Çünkü adına ister ‘muasır medeniyetlerin seviyesine çıkma’ deyin, ister Batılılaşma, hatta Kemal Tahir’in daha isabetli ifadesiyle Batılaşma, yapılmak istenen, aslında her fırsatta iddia edildiği gibi Müslüman Türkler’i İslâm Medeniyeti dairesinden çıkarıp Avrupa Medeniyeti ailesine taşımak değil, çok daha vahimdi: Müslüman Türkler’i medenilik dairesinin dışına itmek. Yani Hotantu Kabilesi ile bir ve eşit kılmak.
Bugünden bakınca çok daha berrak bir şekilde görüldüğü gibi bu hedef, Cumhuriyet’in bütün öbür hedefleri gibi harfiyen başarılmış, üstelik o günlerin muhaliflerinin torunları tarafından bizzat sahiplenilmiş durumda.
Cumhuriyet eleştirisine soyunacakların tam da buradan başlaması gerekir kanaatindeyim.

Şemsiye Dil
Hâlbuki yapılması gereken öylesine berrak ki…
Bir kere farkına varılması gereken en önemli husus şu: Tarih boyunca dünyadaki binlerce dilden ancak birkaçı şemsiye dil hüviyeti kazanmıştır. Yani etrafındaki başka dilleri de koruyup kollayacak evsafa ulaşmıştır. Bir dilin ifade kudreti ile şemsiye dil hüviyeti, birbirinden ayrı şeylerdir. Yahut o dille kendisini ifade edenlerin sayısından da bağımsızdır. Siyasi, idari veya iktisadi sebepler kadar farklı saiklerle bazı kritik coğrafyalarda, tarihin belli dönemlerinde kimi diller, öbürlerinin etki alanına sarkabilmeyi başarmışlardır. Meselâ Sankristçe, İbranca, Arapça, Farsça, Yunanca ve Lâtince bu şemsiye dillerden.
Doğrusunu isterseniz Türkçe, hem Araplar, hem de Persler için yüzyıllar boyunca şemsiye dil özelliğini sürdürmüştür. Ama havas nezdinde değil de, avam indinde. O yüzden de hem Farsça’nın, hem de komşuluk ettiğimiz Araplar’ın konuşma dillerinde, duyduklarında Cumhuriyet eğitiminden geçen insanımızı dehşete düşürecek miktarda Türkçe kelime hâlen daha mevcuttur.
Ne ki günümüz şartlarında Türkiye Türkçesi, başka birçok hususiyetinin yanında bu kısmi şemsiye hususiyetini de çoktan kaybetmiş, dolayısıyla himmete muhtaç durumda. Mesele, bu himmetin nereden ve nasıl bulunacağı.

Devamı: http://www.gercekhayat.com.tr/yazarlar/dil-meselesi-nedir-nasil-cozulur/

Bu haber toplam 469 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim