Ölümün ensemizde gezdiğini bile bile yüz yıl sonrasına dair gereksiz ve de faydasız projeler üretmeye.
Okumadığımız halde, okuma kampanyaları yapmaya.
Kendimizden olmayanlara karşı her türlü kötü muameleyi reva görmeye.
Üç beş cümleyi geçen konuşmaları dinlememeye.
Kültür, sanat, edebiyat ve fikri alanlarda yapılan konferans, panel ve sempozyumlarda boş salonlara konuşmaya.
Hak sahibine hakkını vermek yerine onu oyalamaya.
İnsanları bedava çalıştırmaya.
Tanzim ve satış
Önce düzenleme sonra satma. Yani önce rafları düzeltme sonra safları bozma. Bu iki kelimeyi ne zaman duysam, hep aklıma böylesi çağrışımlar gelir. “Kendini alamamak” diye bir şey var ya hani, yaşadığım tam da böyle bir şey.
Devamı: https://www.milligazete.com.tr/makale/1884642/huseyin-akin/alistik
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.