• İstanbul 13 °C
  • Ankara 12 °C

İbrahim Kiras: Güneyde toplumsal kuzeyde bireysel

İbrahim Kiras: Güneyde toplumsal kuzeyde bireysel
Roma İmparatorluğu bile Avrupa’nın kuzeyi ile güneyini adamakıllı birleştirememişti. Bunu Hristiyanlık başardı.
Ne var ki bir süre sonra iki farklı etnokültürel coğrafyayı birbirine bağlayan zincirler adeta teğel iplikleri gibi söküldü, yeniden iki ayrı Avrupa meydana çıktı. Belki bizim baktığımız yerden bu ayrışmanın fark edilmesi çok kolay değil ama Protestan reformunu, burjuva sınıfının doğuşunu, kapitalizmin gelişmesini, rasyonel bilimsel zihniyetin yükselişini… yani “Modern Batı”yı oluşturan sürecin anlaşılmasında Kuzey-Güney farklılaşmasının bir anahtar değeri var.
 
Bu çerçevede, Güney Rönesansı ile Kuzey Rönesansı’nı kültürel verimleri üzerinden mukayese edecek olursak, her iki bölgenin aynı dönemde ürettiği sanat eserlerinde birçok farklılık, veya başka bir bakış açısından ifade etmek gerekirse, özgün nitelikler görmek zor değil.
 
Sözgelimi Flaman ressamlarda -genel olarak- titiz detay işçiliği, İtalyanlarda etkileyici kompozisyon daha fazla öne çıkıyor.
 
Flamanlar portre ressamlığında ileri kabul ediliyor, İtalyanlar dramatik sahnelerin tasvirinde...
 
Dini konuların işlenişinde de iki coğrafya arasında farklılık bariz: İtalyanlar dini figürlerin erdemini, vakarını, merhametliliğini... yani kişisel özelliklerini tasvir ederken Flamanlar Hz. İsa’nın, Hz. Meryem’in, havarilerin, azizlerin bireysel deneyimlerini, yani sevinçlerini, kızgınlıklarını vs canlandırma konusunda başarı gösteriyorlar.
 
Tabiri caizse Güney’de daha ziyade toplumsal, Kuzey’de ise bireysel nitelikte bir din yaşayışı veya anlayışı görüyoruz.
 
Ne var ki… Kuzey sanatında hem Gotik dönemde hem de Rönesans döneminde dindışı temaların Güney’e nispetle daha yoğun görüldüğü doğru ama İtalyan Rönesans sanatçıları dini konularda, Germen Rönesans sanatçıları ise dindışı konularda eser vermişlerdir demek yanlış olur. Bunu tekzip etmek için Dürer tek başına yeter zaten. Bununla birlikte Reform sonrası dönemde Almanya’da dini konulu resim siparişlerinin azaldığını, buna karşılık özellikle portre ressamlığının yükselişe geçtiğini söyleyen kaynaklar var. bu doğruysa dindar (Protestan) burjuvaların din temalı tablolara kendilerinden beklenebileceği derecede ilgi göstermemesinin sebebi ayrı bir araştırma konusu olabilir.
 
Diğer yandan, Rönesans öncesinde din temalı eserlerin ağırlıkta olduğu doğru olmakla birlikte dindışı konulara uzak durulduğunu söyleyemeyiz. Ayrıca bu dönemin sanatçıları Kilise için dini konularda, burjuvalar veya prensler için ise dindışı konularda eserler üretiyorlardı demek de yanlış olur.
 
Rönesans döneminin en büyüklerinden Raffaello’nun Papa II. Julius’un isteğiyle Vatikan’daki Papalık Odaları’nda yaptığı duvar resimlerinden biri olan “Atina Okulu” freskinden aylar önce bir başka yazıda bahsettiğimizi hatırlayan vardır belki.…
Bu haber toplam 750 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim