• İstanbul 17 °C
  • Ankara 19 °C

İsmail Özdemir: Suriye'deki ABD - Rusya anlaşmasını Türkiye nasıl okumalı?

İsmail Özdemir: Suriye'deki ABD - Rusya anlaşmasını Türkiye nasıl okumalı?
IŞİD, Suriye krizinden başlayarak hem bu ülkede hem de Irak'ta elde ettiği topraklardan günden güne atılıyor.

Geride bıraktığımız yıl TSK desteğindeki ÖSO güçlerinin Azez-Cerablus hattında, El Bab'a kadar olan bölgedeki ilerleyişinden bu yana terör örgütü IŞİD son derece geniş bir sahadan temizlendi ve bu süreç farklı ülkelerle birlikte diğer gruplar ve PKK/PYD gibi terör örgütlerine verilen destekle devam ediyor.

IŞİD'ten arındırılan topraklara bir başka terör örgütü olan PKK/PYD'nin, ABD tarafından yerleştirilmeye devam edilmesi ise gelecekte daha ciddi sorunların ortaya çıkmasını kaçınılmaz hale getirecektir.

Ancak IŞİD'ten kurtarılan yerleşim birimlerinin bundan sonra nasıl bir sürecin içerisine dahil edileceği konusu şimdilerde her çevre tarafından üzerinde kafa yorulmaya başlanılan bir duruma dönüştü.

Sorunun ana merkezinde var olan konu IŞİD etkisiyle ortaya çıkan devlet dışı güçlerin kendilerine alan kazanma, böylelikle Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünün bozulması sürecinin başlayıp başlamamasıdır.

Bölge bazında sınırları ve rejimleri değiştirmeyi, böylelikle yeni sınır çizimiyle beraber yeni rejimler de yaratabilmeyi hedefleyen çevreler açısından IŞİD'in sorundan ziyade kendilerini hedefe götürmede kolaylaştırıcı bir "ortak düşman" özelliği taşıdığı açıktır.

Ortadoğu'da yeniden sınır çizimine soyunanlar içinse asıl önemli gayret süreci bundan sonra başlayacak.

Irak ve Suriye özelinde gözlemlenen durumda, bu ülkelerde çok sayıda yerel silahlı gücün ortaya çıkmasının yanında bazı ülkelerin de krize dahil olmaları sebebiyle çok yönlü ve çok kesimli bir uzlaşı ya da rekabet sürecinin oluşması kaçınılmazdır.

İşte tam da bu nedenle IŞİD sonrasında Suriye ve Irak'ta nasıl bir yapılanmanın hayata geçeceği, sadece krize taraf olmuş ülkelerin kendi potansiyelleriyle değil, bundan öte diğer ülkelerle geliştirebileceği makul bir ortaklığa bağlıdır.

Suriye'deki duruma bakıldığında Türkiye, Rusya ve İran'ın Halep'le başlayan ateşkes ve çatışmasızlık süreci çabalarını Astana'da yürütülen siyasi müzakereler zeminine taşımış olmaları, yine bu üç ülkeye Suriye'deki konumları ve diğer algılamaları açısından önemli bir kazanım elde etmelerine vesile oldu. 

Bu gerçeğin farkında olan ABD ise uzun süredir Rusya ile alt seviyelerde yürütüldüğü değerlendirilen bazı temas trafikleri vesilesiyle, bu ülke ile beraber Suriye krizi için makul bir siyasi zemin bulma arayışında oldu.

Sonuç olarak Suriye'nin, İsrail ve Ürdün'le sınırı olan bölge "çatışmasızlık sahası" ilan edildi.

Bir bakıma bu alan güvenlikli bölge olarak da değerlendirilebilir.

Özellikle geçen ay Tabka'da düşürülen Suriye rejimine ait savaş uçağından sonra iki ülke arasındaki ilişkiler gerilmiş ayrıca Rusya, Fırat Nehri'nin batısına ABD ile beraber hiçbir koalisyon uçağının geçirilmeyeceğini söylemişti.

Ne var ki aradan geçen süre boyunca yoğun bir diplomasi trafiği yürütülerek bugünlere gelindiği anlaşılıyor.

Diğer yandan bu kadar kısa zamanda Rusya ve ABD arasında "nasıl bir al-ver sürecinin yaşandığı" da düşündürücü olan bir meseledir.

Acaba Rusya ve ABD bu hususta Türkiye'ye karşı gerçekten şeffaf bir yaklaşım içerisindeler mi?

Türkiye'nin bu durumu dikkatle takip etmesi elzemdir.

Kuşkusuz ki bunun en temel sebebi PKK/PYD konusunda şimdiye kadar iki ülkenin sergilemiş olduğu duruş, özellikle de Menbiç'te ABD ve Rusya'nın, Türkiye'nin PKK/PYD'ye karşı yapmayı planladığı askeri harekatın önlenebilmesi için bu yerleşim birimine kendi askerlerini konuşlandırmasının tecrübe edilmesindendir.

Devamı: http://www.ortadogugazetesi.net/haber.php?id=61015

Bu haber toplam 854 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim