• İstanbul 13 °C
  • Ankara 14 °C

Müfit Yüksel'den: Yemen, Orta Doğu ve Türkiye-1

Müfit Yüksel'den: Yemen, Orta Doğu ve Türkiye-1
Yemen’deki son gelişmeler, Husîlerin başkent San’a ve Ta’iz’i ele geçirmeleri; Suudi Arabistan öncülüğündeki Körfez ülkelerinin askeri müdahalesi, Türkiye’nin de kapısına dayandı.

Yemen’deki son gelişmeler, Husîlerin başkent San’a ve Ta’iz’i ele geçirmeleri; Suudi Arabistan öncülüğündeki Körfez ülkelerinin askeri müdahalesi, Türkiye’nin de kapısına dayandı. 
2010 yılından beri, gerek Özgün Duruş gazetesinde, gerekse bu sütunlarda Yemen’deki gelişmelerle, Husîlerle  ilgili yazılar kaleme aldım. Bu konuya hariciyenin ve kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştım.  Orta Doğu Ve Türkiye bağlamında ciddi bir krizin içindeyiz. Tarihte cereyan eden kanlı mezhep çatışmalarından biri daha kapımızda. Kırmıtîlerden, Fâtımîlerden bu yana tarihimiz maalesef kanlı mezhep çatışmalarına sahne oldu. İslâm âleminin, Orta Doğu’nun tekrar böyle bir noktaya doğru sürüklenmesi, sonu belirsiz bir kaos ortamını davet etmektedir.Oysaki, uzun zamandır mezhep çatışmaları, büyük ölçüde durmuş, bir denge/muvazaa hali hakim olmuştu. Osmanlı-Safevi  sıcak çatışmalarının 1639 Kasr-ı Şirin Mutabakâtı ile sona ermesinin ardından bir sükunet ve denge ortamı oluşmuş, şu veya bu şekilde bugünlere gelinmişti. Osmanlı Devleti bu anlamda dengeleri korumada özenli davranmış, Ehl-i Beyt’e hürmeti esas alan, vikâye eden Ehl-i Sünnet akide ve anlayışı ile bölgesel bir barış ortamı tesis etmişti. Seyyid-Şerif ailelerine, onların hak/hukukunu gözetmeye yönelik Nakibu’l-Eşraflık müessesesi ve Dergahlar/tekkeler bunun kurumsal zemindeki güvenceleri olmuştu. Eyyubiler, Memlüklüler ve Osmanlılar bu müesseseleri kurup korumuş, ayrıca Camilerde Hulefâ-yı Râşidîn’in yanı sıra Hz. İmam Hasan ve Hz. İmam Hüseyin’in isimleri de levhalar halinde asılmıştı. Yanısıra, Medine-i Münevvere’de, Mescid-i Nebevî’nin ikinci avlusunda, Hulefâ-i Raşidîn ve Aşere-i Mübeşşere’nin adlarının yanı sıra, tüm Ehl-i Beyt imamlarının isimleri de yer almış ve halen bunlar mevcut durumdadır.

Osmanlı Devleti’nin zamanla, inkıraz ve dağılmaya yüz tutması, Birinci Cihan Harbi akabinde tümüyle sahneden çekilmesi, İslâm Dünyası’nda ve bölgede büyük bir boşluğun oluşmasının yolunu açmıştır. 1920’lerde kurulun yeni cumhuriyet, redd-i mirâs ilkesine dayanmış, radikal-laikçi; pozitivist reformlarla, ülkenin ve bölgenin güvencesi olan Dini yapılar/müesseseler bir bir acımasızca tasfiye edilmiştir. Bu anlamda, gelenekten gelen, yüzyıllardır kurulmuş barışı sağlayan sahih Ehl-i Sünnet ve İrfan anlayışı/müesseseleri yeni cumhuriyetin radikal/laikçi kadroları eliyle yasaklanıp ortadan kaldırılmıştır. Mısır, Suriye ve Irak gibi Arap memleketlerinde ise, Osmanlı’dan kopuş sonrasında bile adı geçen gelenekten/damardan gelen müesseseler/yapılar bir süre daha varlığını sürdürebilmiş, ancak, Soğuk Savaş döneminde Mısır’dan başlayarak bu ülkelere askeri darbelerle hakim olan Nasırcı, Sosyalizm soslu seküler Arap milliyetçisi diktatörlükler eliye bu müesseseler ve yapılar nerdeyse tasfiye noktasına geldi. 

Devamı için: http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/mufityuksel/yemen-orta-dogu-ve-turkiye-1-2009784

Bu haber toplam 774 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim