• İstanbul 18 °C
  • Ankara 28 °C

Muhsin Mete: Mesafe değil kopuş…

Muhsin Mete: Mesafe değil kopuş…

Bizde metafizik düzlemde felsefe gerçekleştirme çabası içinde olan ilim adamlarının içerisinde seçkin bir yere sahip olan Prof. Dr. Kenan Gürsoy Vatikan’da büyükelçi iken, talebeleri Doç. Dr. Levent Bayraktar ile Doç. Dr. Fulya Bayraktar’ın kendisi ile yaptıkları söyleşiler Birleyerek Oluşmak isimli kitapta toplanarak 2013 yılında yayımlandı. Kitabın isminden başlayarak ‘aşkın ve kuşatıcı’ bir düşünceyi gözlemlediğimiz eserde yaşadığımız medeniyet buhranına karşı etik, estetik ve metafizik bir tavır alış çağrısında bulunulmakta ve bunun da felsefî tefekkür ve tasavvufî yönelişle mümkün olabileceğine dikkat çekilmekte.

Kitaptaki “Şahsiyetin inşası, medeniyetin ihyası “ bahsinde mesafe ve kopukluk gündeme gelmekte ve Gürsoy’un şu sözü yer almakta: “...modern dünyanın bunalımı mesafe değil kopuştur.” Sözü edilen mesafe bir tür bilinç yarılmasının doğurduğu mesafedir ve bizi bilgelikten, hikmetten koparmaktadır. Buna bağlı olarak dil’in hikmeti ve hikmetin diline de yabancılaşmamız kaçınılmaz olmaktadır. Bu kopuşun izleri okuduğumuz metinlerde dilimize özen göstermeme, tabir caizse üvey evlat muamelesi yapma şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Yazılarımda ısrarla bu medeniyet gerçekliğimizden kopuşun dile yansıyan yönüne örneklerle dikkat çekmeğe çalışıyorum. Basit ve önemsiz gibi görülebilecek yazım hataları, yabancı kelime ve kavramlar kullanma hevesi, kimi zaman da içerik çarpıklığı geniş ve derin bir kopuşun doğurduğu hassasiyet eksikliğinden kaynaklanıyor kanaatindeyim.

***

Hayrettin Karaman, 8 Haziran tarihli Yeni Şafak gazetesindeki “Din dilde yaşar” başlıklı yazısında şöyle diyor: “Sekülerleştirme, dinden uzaklaştırma politikası uygulayanların en önemli araçlarından biri dildir, ondan dini ve dine ait olanı ayıklamaktır. Bizim ülkemizde yaşanan budur.” Yazıda “yaşanan dile gelir” ifadesine de yer verilmektedir. “Yaşanan”ın, değer aşınmasının bir örneğini Sibel K. Türker’in romanı Burada Kalmak’ta görüyoruz: “Hem belki bir akşam, biz evde çubuklu pijamalarımızla otururken Tanrı gerçekten de eski bir dost gibi bizi ziyarete gelecekti. (…) Ona da sunacaktık içtiğimizden. Bir bardak demli çay belki, belki kıymetli konyağından babamın.” Yabancı kelime ve kavramlar kullanmanın dayanılmaz (!) cazibesine kapılmanın bir örneğini 11 Mayıs tarihli Hürriyet kitapsanat ekindeki Çelenk Bafra’nın ‘Sözden öte’ bir bienal başlıklı yazısında görüyoruz: “...dayatılan kimlik tanımlarının ötesine geçmek için bedeni öneren (ne demekse!) performatif videosundan pelesiyer kolektifinin Mezopotamya Vadisini bir deniz imgesine dönüştüren illüzyonuna…”

Devamı: http://www.karar.com/yazarlar/muhsin-mete/mesafe-degil-kopus-8664#

Bu haber toplam 463 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim