Böyle bir dünyada, üstelik Ortadoğu gibi sıcak bir bölgede yer alıyorsanız, güvenlik riskleriniz çeşitlenerek artıyor demektir. Değişimlere cevap vermenin, riskleri azaltmanın yolu, hazır ve güçlü olmanın yanı sıra sorunun karakterini anlamaktan geçiyor. Bu çerçeveden bakınca, sürecin önemli aktörlerinden birinin de Türk Silahlı Kuvvetleri olduğu ortada.
TSK, bir yandan kendini değiştirirken, bir yandan da farklılaşan, çeşitlenen görevlerine yetişmeye çabalıyor. Başka bir ifadeyle, sivil otorite yeni kararlar aldıkça, tehditlerin karakteri değiştikçe iş yükü de artıyor. Bu manada liste oldukça uzun.
TSK, barışı korumaktan silahsız sivil gösterilerin kontrol altına alınmasına, terörizmle mücadeleden gerilla hareketlerinin bastırılmasına, sivillerin korunmasından sınır güvenliğine, korsanlıkla mücadeleden sivil otoriteyi desteklemeye, konvansiyel savaşa kadar geniş bir yelpazeden sorumlu.
Listedeki görevler bazılarına aynı işlermiş gibi gelebilir. Oysa aynı olan sadece askerin üniforma içinde bunları yapıyor olmasıdır. Her bir görev, liderlik, yetenek, bilgi, eğitim, teçhizat, lojistik, zaman, istihbarat ve norm olarak farklıdır. Polislikten yarı askeri nitelikte jandarmaya, özel kuvvetlerden klasik askerliğe, halkla ilişkilerden bilgi savaşlarına kadar uzanır. Dahası, taktik düzeydeki bir hata, politik düzeyde ciddi sorunlar çıkarma potansiyeline sahiptir.
İşler farklı karakterlerde olunca, başarının sırrı, işi yapan kadar, talep edenin de detaylara hâkim olmasından geçer. Bu karmaşık tablo bize tek tip, standart, birlik, eğitim, kültür ve liderlerin yeterli olamayacağını, “konfeksiyon” çözümlerle karmaşık görevlerin üstesinden gelinemeyeceğini söylüyor
Bu çerçevede TSK’nın “ev ödevleri” oldukça fazla. Askerin çeşitli karakterde ve devam eden on buçuk “farklı” işi var. Birincisi, İdlib’de, iç savaşın ortasında, sabit üslerde, bir yanında farklı askeri kültürden gelen Rusya gibi simetrik, bir yanda HTŞ gibi dost/düşman tarifinin kırılgan olduğu asimetrik tehditle çevrelenmiş dar bir alanda sabırla beklemek. Üstelik alışılmadık askeri kurallara göre tespih tanesi gibi dizilmiş, irtibatsız birliklerden söz ediyoruz.
İkincisi Afrin’de, çatışma sonrası yeniden inşa faaliyetleri için “sivil otoritenin” desteklenmesi. Üçüncüsü, Fırat’ın doğusunda olası uzun süreli “asimetrik” bir harekât için hazır beklemek.
Devamı: http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/nihat-ali-ozcan/tsk-nin-on-bucuk-savasi--2826204/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.