• İstanbul 18 °C
  • Ankara 22 °C

Rahim Er: Maziyi yok sayanlar!

Rahim Er: Maziyi yok sayanlar!
O yıllar, yirmi dört saat içinde 20-25 gencin katledildiği kara günlerdi. Şiddetli şekilde sol-sağ kavgaları yapılıyordu.
Aslında herkes, durduğu yerden Türkiye’yi kolluyordu ama bunun böyle anlaşılması Basra harap olduktan çok seneler sonra anlaşılacaktı.
O kargaşada kamplara ayrılmış gençler, birbiriyle konuşmadıkları için peşin hükümle diğer tarafı hain ve düşman sayıyordu. Bir taraf için diğer taraf komünist, diğer taraf içinse beri taraf faşistti. Bunlar 20’li yaşların kanları damarlarına sığmayan gençleriydi. Nesildaşlarının öne çıkanlarıydı. Devlet, bu enerjiyi memleket hayrına dönüştüremeyince vaziyetten istifade edip Pentagon’un buyruğuyla darbe yapan cunta, onları beslemeyip bir sağdan bir soldan darağaçlarına yolladı.
Hâlbuki bu gençler, gerçekten “demokratik tam bağımsız Türkiye” veya “bütün Türkler bir ordu, katılmayan kaçaktır!” diyordu. İlk sözü söyleyenler solcu, yani diğer gençlere göre komünist, ikinci sözü söyleyenlerse ülkücü yani öbür gençlere göre faşistti.
Bugün Türk Keneşi, bir anlamda bütün Türkleri bir ordu sayan görüştür. Bu sözlerin slogan olarak sokaklarda yükseldiği senelerde daha SSCB olanca ceberutluğuyla mevcuttu ve bütün Türk illeri Kafdağı’nın ardındaydı.
Keza bugün iktidar ve her vatanseverin peşinde olduğu tam bağımsız Türkiye’dir.
Hazindir ki hakikatler, en erken yarım asır sonra fark ediliyor. O güne kadarsa insan maddi ve manevi varlıklar hesap edilmeyecek denli ziyan oluyor.
Nitekim Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlının ve tabiatıyla Devlet-i Ebed Müddet’in günümüzdeki devamı olduğunun kabulü için bir asrın arkada kalması gerekiyordu. Yeni devlete öncülük edenlerin Osmanlı Paşalarıyla devlet adamlarının olduğu gerçeği bile sancılı yıllardan sonra kabul edildi. Kaldı ki bugün olmuş bazı okur-yazarlar, hâlâ Osmanlı düşmanıdır, hâlâ Türkiye Cumhuriyeti’nin Devlet-i Aliyye i Osmaniyye’nin devamı olduğunu kabul etmezler. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran iradenin bir parti değil, TBMM olduğu gerçeği ise henüz herkes tarafından idrak edilememiştir.
1969-70’ti. İstanbul Hukuk Fakültesi’nin birinci sınıfındaydık. O yıllarda saldırgan bakışlı, süpürge bıyıklı, yeşil askerî montlu, asker potinli, belinde silah taşıyan solcu gençler, sınıfları basar, hocayı dışarı çıkartır, kapıları kilitler ve attıkları nutuklarla üniversiteye yeni başlamış talebenin beynini yıkamak isterlerdi.
Bir gün büyük amfideydik. Birden kapı açıldı. Bahsettiğimiz tipte bir sürü solcu yahut kendi deyimleriyle ilerici-devrimci genç sınıfa doldular. Hoca, dışarıya gönderilirken bir kişi kürsüye geçti. Kapı içeriden kilitlendi. Baskıncıları, tehditkâr bakışlarla karşımıza dizildiler. Kürsüdeki militan, işçi-köylü iktidarı, sürekli devrim gibi laflar ettikten sonra aynen şöyle dedi:
Bu haber toplam 414 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim