• İstanbul 13 °C
  • Ankara 14 °C

Şiir yazmamış olsaydı bile tepeden tırnağa şair

Şiir yazmamış olsaydı bile tepeden tırnağa şair
Hasan Ejderha şairdir, hikâyecidir, deneme yazarıdır. Şiirleri ve hikâyeleri daha çok ön plana çıkmıştır. Onda doğuştan diyebileceğimiz bir şairlik vardır. Hiç şiir yazmamış olsaydı bile onun için şair diyebilirdik. Ömer Yalçınova yazdı.

Her gördüğünüzde yüzünüzün güldüğü, içinizin muhabbetle dolduğu insanlar vardır. Hasan Ejderhabenim için o insanlardan biridir. Ender biridir. Zaten yüzümüzü güldüren, kalbimizi yumuşatan kaç kişi vardır veya olabilir? O yüzden Hasan Ejderha’yı nerede ve nasıl görürsem göreyim, mutlaka yanına gider, onun gülümseyen yüzünden payıma düşeni almaya çalışırım.

Hasan Ejderha şairdir, hikâyecidir, deneme yazarıdır. Şiirleri ve hikâyeleri daha çok ön plana çıkmıştır. Yakınlarda bir de roman yayımladığını duymuştum. Fakat o istediği kadar hikâye veya roman yazsın, üst üste denemeler kaleme alsın, yine de herkesçe ve benim için de her zaman şairdir. Onda doğuştan diyebileceğimiz bir şairlik vardır. Hiç şiir yazmamış olsaydı bile onun için şair diyebilirdik. Çevresine karşı tutumu, düşünsel faaliyetleri, hal ve hareketleri, kitap yorumları, olay anlatışı, heyecanlanması, sinirlenmesi, sohbeti… şaircedir. Bazen uzun uzun susar, bu da şaircedir. Masadan kalkışı, elindeki tespihi tutuşu, gençlere yaklaşımı, yürüyüşü… her şeyi okunmamış bir şiir gibidir. Hele bir de anılarını anlatmaya başladı mı şairliği doruğa çıkar. Değişik benzetmeler, hiç kimsenin fark etmediği ayrıntılar sevgiyle sökün eder gelir. Kendinizi uçsuz bucaksız bir masalın içinde bulursunuz.

Hasan Ejderha'nın yerliliği

Hasan Ejderha yerlidir. Yerel demiyorum, milliyetçilik anlamında yerlidir. Türkçeyi kullanışına kadar, tavsiye ettiği kitaplara ve o kitapları neden tavsiye ettiğine kadar yerlidir. Aslında geniş bir hoşgörüye sahiptir Hasan Ejderha. Merkezinde yerlilik olmak üzere güdülen bir hoşgörüdür o. Tahammül sınırları bellidir. Bunlar İslam, vatan, millet, bayrak, Türk tarihi, gelenek ve görenek tarafından çizilmiştir. Milliyetçiliğin bütün cephelerini yakından bilir, okumuş ve görmüştür. Hepsinden usulünce faydalanır; yerli yerince değerlendirir. Kısaca Hasan Ejderha bilinçli, candan bir milliyetçidir. İslam’ın, Türk örf ve adetlerinin kazandırdığı, gerektirdiği bir ahlakla hareket eder.

Örneğin bana karşı müsamahası büyüktür. Özellikle gençlik yıllarımda sabırla dinlemiş, yanlış da olsa bir sürü görüşümü gülümseyerek karşılamış, sonra da itirazlarını sıralamıştır. Duygusaldır Hasan Ejderha. Fikirler karşısında bir sürü fikri vardır. Fakat o fikirlerin gücünü, etkisini o kadar şiddetli bir şekilde duyar ki bazen sabredemez, tane tane, yani hani “tuzu kuru”ların sakinliği içinde aktaramaz, sesini yükseltir, heyecanlanır veya gözleri dolarak, kısaca şairlere özgü özlü sözlerle veya tepkilerle anlatır. “Benim şairlerim bunlar kardeşim!” der mesela. “Sen de kimi okuyorsan oku veya beğeniyorsan beğen!” gibi. Oysa anlatmaya çalıştığı, “yerli düşünce”nin şairlerine dönük dikkat ve itinadır. Yani kimi okursan oku, o beni ilgilendirmez veya okunmalıdır ama bak şu şairler vardır ki, özellikleri bizim için, vatan-millet için önemlidir, önemsenmelidir, mutlaka anlaşılmalıdır, sen bunları es geçiyorsun, geçmemen gerekir demek ister. Fakat heyecanından dolayı bunları tane tane dile getirmektense, tepkisel ama duygu yüklü sözlerle anlatır. Muhatabı Hasan Ejderha’yı anlar. Çünkü onun bir garez veya kötü niyetle konuşmayacağını hisseder.

Bu ani çıkışlarında bile Hasan Ejderha kalbinizi kırmaktan çekinir. Örneğin sizi balkondan aşağı atmak istediğinde bile gülümsemeyi, nazik konuşmayı, doğru kelimeleri seçmeyi yeğler. Bu şekilde Hasan ağabeyle bir kere tartıştığımı hatırlıyorum. Bana karşı hoşgörüyü elden bırakmamıştı. Kendisinin çok değer verdiği şair ve düşünce adamlarıyla ilgili eleştirel denilebilecek sözlerime karşı müthiş bir sabır göstermişti. Lafı uzatmamak için de “Benim şairlerim şunlar şunlar” deyip kesmişti. Oysa biliyordum, benim onun şairlerine karşı ismini andığım şairlerin şiirlerini okuduğunu ve bildiğini. Onlardan çok sağlam örnekler göstererek aslında bütün tezlerimi çürütebileceğini biliyordum. Fakat o an, ister çürütsün, isterse bir sürü ispatla kendi şairlerini savunsun, benim onu anlamayacağımı da biliyordu. Gençtim tabii, anlayamazdım. O yüzden Hasan ağabey ikinci bir buluşma ve konuşma için belli bir zamanın geçmesi gerektiğine hükmetmiş olmalıydı. Beni güzelce savuşturmuştu. Belki iki belki üç yıl sonra buluştuğumuzda, sorularıyla uzun uzun konuşturmuş, “Çok şükür önceki buluşmamızda iddia ettiğin şeylerin yanlışlığını kendi kendine anlamış, analiz etmişsin” diyerek gülümsemişti. “Çok sinirlendirmiştim sizi” dediğimde, “Ne diyorsun, balkondan aşağı atacaktım seni, kendimi zor tuttum” diyerek kahkahasına yeni bir kahkaha eklemişti.

Devamı için: http://www.dunyabizim.com/onemliadamlar/21341/siir-yazmamis-olsaydi-bile-tepeden-tirnaga-sair.html

Bu haber toplam 548 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim