• İstanbul 14 °C
  • Ankara 16 °C

Tayfun KELTEK: Irkçılığa aktif bir biçimde tavır koymamız lazım

Tayfun KELTEK: Irkçılığa aktif bir biçimde tavır koymamız lazım
Almanya’da ırkçı saldırılara geçtiğimiz hafta bir yenisi daha eklendi. Her geçen gün artan bu saldırılar karşısında Almanya’daki Müslümanlarım tedirginliği artmakta.

Bütün dünyanın ortak tepki vermesi gereken bu saldırılar karşısında maalesef yeterli tepki verilmiyor. Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti Uyum Meclisi Başkanlığı yürüten Eyalet Parlamentosunda SPD’den milletvekilliği de yapan Tayfun Keltek Müslümanlara yapılan saldırıları ve batıda yayılan İslamifobia’yı konuştuk.

Keltek, Uyum Meclislerinde göçmen ve göçmen kökenlilerin çoğunluk toplumundaki dezavantajlı durumlarını odak noktası alarak eğitim, iki dillilik ve iki kültürlülük gibi konular üzerine çalışmalar yapıyor.

 

Sizi Almanya’da siyasete girmeye iten nedenler nelerdir?

Yüksek eğitim için Almanya’ya gelip, burada kalmaya karar verdiğimde bir okulda öğretmenliğe başladım. Bu okulda göçmen kökenli çocukların birçok konuda dezavantajlı olduğu ve eğitim sistemi içerisinde hak ettikleri karşılığı almadıkları dikkatimi çekti. O dönem bu durum için eyalet bazında çalışmalar başlattık. Fakat bu çalışmalar kendi kısıtlı çevremizde kaldı, politikaya herhangi bir etkisi olmadı. Bu durum beni Almanya’da siyasete atılmaya zorladı. 84-85 yıllarında Yabancılar Meclisi isminde bir kurum ortaya çıkmıştı. Oraya seçilmemle birlikte politikaya da atılmış oldum. Burada çocukların okullardaki dezavantajlı durumlarını gidermekte yerel düzeydeki politikaların yeterli olmadığını fark ettim ve eyalet düzeyinde siyasete geçtim. 86 yılında NRW’de var olan Yabancılar Meclislerini birleştirerek eyalet düzeyindeki NRW Uyum Meclislerini oluşturduk.

 

Uyum Meclisi’ndeki çalışmalarınız esnasında yaşadığınız en büyük zorluk neydi?

Yenilik yapmak Türkiye’ye kıyasla Almanya’da çok zor. Burada bir gelenek var ve bu gelenekleri aşmak kolay olmuyor. Siyasetteki ırkçı atmosferden oldukça etkileniyoruz. Buradaki en önemli konulardan biri göçmen kökenlilerin var olan benliklerinin tanınması. Göçmenlerin ve göçmen kökenlilerin benliklerinin çoğunluk toplum tarafından benimsenmesi için çalışıyoruz. Buradaki en önemli meselelerden biri de eğitimde iki dillilik meselesi. Bazen bazı okullarda anadilin konuşulmasının yasaklandığını biliyoruz. Biz anadilin bir artı olduğu, anadillerine saygıyla yaklaşılan çocukların Almanya’yı daha fazla benimseyecekleri düşüncesinden hareketle eğitim sistemi içerisinde anadilin desteklenmesi gerektiğini arz ettik ve bu konuda birçok yasaya ön ayak olduk. Yine de Almanya’da bu konularda başarılı olmak sadece göçmenler ve göçmen kökenliler için değil çoğunluk toplum için de zor.

 

“Öncü kültür” diye bir kavram konuşuluyor. Öncü kültür tartışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

“Bu kavram saçmalık” niye diyeceksiniz. Eğer Almanya’da yaşıyor ya da Alman vatandaşıysanız, Alman Anayasası’nı benimsemek zorundasınız. Bir öncü kültür var evet, o da Alman Anayasası. Bir ülkede yaşayıp onun anayasasına ters düşemezsiniz. Almanlara dahi baktığımızda hepsinin değişik bir kültürü yaşadığını görüyoruz. Kimsenin kültürü bir diğerine benzemiyor. Biz kimin kültürünü, neden yaşayalım? Bunlar yabancı kökenlileri dışlamak adına öne atılmış tezler.

 

Almanya’da yeni saldırılar oldu. İslam düşmanlığı, yabancı karşıtlığı ve ırkçılıkla ilgili gittikçe artan bir olumsuz anlamda bir gelişme söz konusu. Alman devleti bu artan saldırılar karşısında neden önlem almıyor. Sizin çözüm öneriniz nedir?

Biz kendimizi ortaya koymaz isek, sürekli başkaları bizim hakkımızda bir şeyler ortaya koyar. Şu an olduğu gibi aleyhimizde akıllar gelişir, projeler düzenlenir. Benim gördüğüm bu haksızlığa bizden kimsenin karşı çıkmadığı. Sözün özü, ırkçılığı tolere etmenin faturası çok büyük, bunu ifade etmemiz gerekiyor. Irkçılığın arttığını kamuoyuna duyurmak için uğraşıyoruz. Fakat bu Uyum Meclislerinin çabası ile olacak bir şey değil. Toplumun birlik olması lazım. Hep beraber ırkçılığa karşı önlemler almalıyız. Demokratik partiler Irkçılığın nedenlerini, nasıl geliştiğini araştırıp uzun süreli önemler almak yerine insanlar öldürüldüğünde kısa süreli tepki göstermekle yetiniyorlar. Buz dağının suyun yüzüne çıkan ucuna tepki gösteriliyor. Buz dağını tabanına bilinçli veya bilinçsiz olarak dokunulmuyor. Demokratik partilerin göçmenleri seçmen olarak ciddiye almalarını ve onların beklentilerini gözetmelerini istiyoruz. Göçmen kökenli seçmenler de çıkarlarının Avrupa düzeyinde gözetilmesi için seçme haklarını kullanmalı. Seçime katılmama gibi bir lüks olamaz. Mutlaka seçimde oy kullanmalılar.

 

Almanya'da ve Avrupa'da uygulanan politikaların islamofobi ırkçılık ve ayrımcılığı destekler nitelikte olduğunu düşünüyor musunuz?

2017 yılında 950 adet İslam karşıtı saldırı olmuş. 21 Mart ise Irkçılık Karşıtı Gün (Alm. Internationaler Tag gegenRassismus). O gün basın açıklamasında bulunacağız. Burada bu kişilerin haksız ve ırkçı olduğunu söyleyelim. Peki, biz bunun dışında ne yapabiliriz. Bu noktadan başlamalıyız. Irkçılığa aktif bir biçimde tavır koymamız lazım.

Irkçı terör örgütü NSU’nun 2000-2007 yılları arasında işlediği seri cinayetler, Hanau’da kitlesel tarzda cinayet işleme şeklinde devam etmiştir. NSU cinayetlerini işleyenlerin hak ettikleri cezayı almamalarının, diğer Neonazileri cesaretlendirdiği Hanau’da bir kez daha görüldü. Geçen yıl Kassel Valisi Walter Lübcke’nin katledilmesi bunu göstermiştir. AfD’nin eyalet ve federal parlamento milletvekilleri her gün göçmenlere, sığınmacılara, Müslümanlara karşı nefret dolu açıklamalar yaparak, düşmanlığı körüklüyorlar. Federal Hükümeti’nin ırkçı-faşist propagandaya çoğu zaman göz yumduğu ya da sessiz kaldığı ortadadır.

1991’de Hoyerswerda ve 1992’de Rostock kentinde mülteci yurtlarına yönelik saldırılarda çok sayıda kişi yaralanırken Hamburg yakınlarındaki Mölln şehrinde 23 Kasım 1992’de kundaklanan evde, 10 yaşındaki Yeliz Arslan, 14 yaşındaki Ayşe Yılmaz ve 51 yaşındaki Bahide Arslan yaşamını yitirdi.Kundaklamayı gerçekleştiren 2 Neonazi, 15 yıl cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Mölln faciası, Almanya’da Neonaziler tarafından yapılan ilk ırkçı kundaklama olarak tarihe geçti.

Bu olaydan 7 ay sonra 29 Mayıs 1993’te Kuzey Ren Vestfalyaeyaletinin Solingen kentinde Genç ailesinin Untere WernerCaddesi’ndeki evleri aşırı sağcılar tarafından kundaklandı. Olayda Gürsün İnce (28), Hatice Genç (19), Gülüstan Öztürk (12), Hülya Genç (9) ve Saime Genç (5) yanarak can verdi.

 

Solingen katliamını nasıl yorumluyorsunuz?

1000 yıllık Bizans’ın yıkılması ve Ortaçağ’ın kapanıp Yeniçağın açılması olan bu olay, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldığında ırk esasına dayanmayan, inanç, dil, düşünce farkı gözetmeyen, bir arada yaşamanın kurallarını anayasal haklarla besleyen Fatih Kanunnamelerini hayata geçirmişti. İstanbul'u fethederek Doğu Roma İlk defa bir devlet Hristiyanlığı devlet dini olarak kabul etmişti. Bizans’ın yıkılışına sebep olan İstanbul’un fethi Hristiyanlar için içlerinde bir yaradır. 29 Mayıs Solingen katliamının aynı tarihte yapılmış olması düşündürücüdür.

 

Alman halkının bu ırkçı saldırılara yaklaşımı nasıl?

Yerli Alman halkının çoğunun ırkçıları desteklemediğini biliyoruz. Bizler, hep beraber güçlüyüz. Onlarla hayatın her noktasında daha fazla beraber olarak, ortak problemlerimizin çözümlerini üretmenin yollarına bakmalıyız.

 

Almanya'da yaşayan Türk çocuklarının ve Türk toplumunun iyi derecede Almanca öğrenmelerinin sağlamak için anasınıflarında çift dille eğitime geçilmesinin önemi hakkında ne dersiniz?

İlkokulda olan çocukların yarısı göçmen kökenli. Bir çocuğun yabancı dil öğrenebilmesi için anadilini okuması yazması lazım. Birkaç sene önce, Kreş Yasasının 13. maddesinde ‘iki dilli eğitim çocuklar için daha verimli olur’ ifadesinin yer alması için, daha tasarı parti içinde görüşülürken SPD’li hükümet ve bakanlıkla konuşarak destek topladım, böylelikle de bu cümle yasaya girdi. Bu madde devletin kadro ayırması için bir vesile olabilir.

0d65178e-4f99-4734-b4eb-bb1c6d3e8f98.jpg

Bu haber toplam 453 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim