• İstanbul 19 °C
  • Ankara 26 °C

Teoman Duralı: Devletiebedmüddet -II-

Teoman Duralı: Devletiebedmüddet -II-
1. Türklüğün öteden beri başat özelliği olan askerî savaşcılığın, herkes için geçerli kılınması, demekki belli bir zümrenin tekelinde bulunmaması keyfiyeti, Osmanlı devlet ile toplum yapısının esâsını teşkil etmiştir.

Aynı durum, din yakası için de söz konusudur. Nasıl, eli kılınç tutabilecek adam, muharebe meydanında arzıendâm ederdiyse, akılbâliğ öğrenim görmüş herkes, hinîhâcette, en azından, bir cuma, bayram yahut cenâze namazını kıldırabilecek kadar dinin amelî hünerleriyle mücehezdi. İşte, bu bildirilenlerden de anlaşılacağı üzre, askerî (Fr militaire) - mülkî (Fr civile) ile ruhbân (L clericus) - ruhbân-olmayan (L laicus) ayırımının, Tanzîmât sonrası döneme değin Müslüman Türk, özellikle de Osmanlı tarihinde yeri olmamıştır. Ruhbân - ruhbân-olmayan ayırımının olmaması, Müslümanlığın temel özelliğidir. Allah, kendi adına tasarrufta bulunma yetkisini hiç kimseye tanımaz. Burada Peygâmberler bile istisnâ teşkil etmez; onlar dahî beşerdirler: "Peygamberleri onlara —yanî ahâliye— dediler ki: 'Biz sizin gibi beşer olmaktan başka bir şey değiliz. Ne var ki Allah, kullarından dilediğine ihsânda bulunur; Onun, izni olmadıkca sizlere hüccet getirmeğe kudretimiz yoktur...'" —İbrâhîm/14 (11); "Senden önce gönderdiğimiz peygâmberler de yemek yiyen, sokaklarda yürüyen beşerdiler" — Furkân/25 (20). Hâlbuki ruhbânlık, ilahî yetkiyle mücehhez olmak anlamındadır. Şu durumda birinin kalkıp sırtını Allaha yaslayarak resmen ve siyâsetce başkalarına çekidüzen vermeğe yeltenmesi İslâmın esâslarına aykırı bir işdir. Ruhbân zümrenin ilahî yetkiye ve kudrete dayalı siyâsî ve hattâ iktisâdî erki anlamındaki 'diniktidarı' (Fr theocratie) İslâmla bağdaşmaz. Bu sebeple geçmişte İslâm yahut Müslüman lakabı yahut ünvânını taşımış devlet yahut iktidar ad terkîbiyle karşılaşmıyoruz. Günümüzde de ilahî-dinî ünvân taşıma iddiasındaki bir kısım Müslümanın, Allahtan aldıkları hücceti göz önüne sermek zorundadırlar. Filhakîka, Allahtan ruhsat aldığımızı iddia ederek dünya işlerini tanzîm etmeğe kalkıştığımızda, kaçınılmazcasına düştüğümüz yanılgılar ile yaptığımız yanlışlarda, işlediğimiz cinâyetlerde Onu bunlara âlet etmeğe, Onun muazzez adını lekelemeğe ne hakkımız var? Böyle bir yola tevessül etmek hatâların en büyüğüdür. İki onulmaz yanlıştan söz edilebilinir: Biri dini siyâset ile iktisâda âlet etmek, öbürü de müstehcenliktir. Birincisi manevî, ikincisiyse, maddî mahrecimizi ayağa düşürür. Kişinin birinci —yânî dünya ile âhıret— dayanağı, Rabbıdır; ikincisi de Mürebbiyesi (annesi)dir. Bunlardan başta birincisi olmak üzre, ikisini de yitirirsek, varoluşumuz çürüyüp çözülür.

Devamı: https://www.fikriyat.com/yazarlar/teoman-durali/2019/11/07/devletiebedmuddet-ii

Bu haber toplam 224 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim