• İstanbul 20 °C
  • Ankara 26 °C

Vehbi Başer: Medrese, Mektep ve Okul -III-

Vehbi Başer: Medrese, Mektep ve Okul -III-
Bir önceki bölümde yazdıklarımı tekrar okuyunca gördüm ki, sadece mektep tarihine ilişkin bir özetleme yapmışım. Bu nedenle, okula geçmeden önce, mekteplerin medreselerden hangi önemli noktalarda farklılaştığına değinmekte fayda görüyorum.

MEKTEP İLE MEDRESE ARASINDAKİ FARKLAR

Medreseler ile mektepler arasındaki en önemli farklardan biri, belki de siyaset ile ilişkilerinde aranmalıdır. Medreseler, Osmanlı'nın kurumlaşmış bir yapı olarak Selçuklu sonrasında hazır bulduğu eğitim kurumları idi. Her ne kadar, medreseler Nizamiye Medreseleri örneğinde olduğu üzere, özellikle bâtınî hareketlere karşı ortodoksiyi teşvik etmek üzere, gelişimi devlet tarafından şekillendirilmiş kurumlar olsa da, medreseler Osmanlı Devleti'nin doğrudan yönetmediği kurumlar olmuştur. Bunun bir istisnası olmak üzere, Osmanlı yükselme devrinde, Sahn-ı Semân Medreseleri gibi bizzat padişahın müdahalesinin göstergesi sayılabilecek örnekler bulunsa da; bu, memleket sathına yayılmış bütün medreseleri kapsayan bir müdahale olmayıp devletin belirli ihtiyaçlarını karşılamayı hedefleyen spesifik bir medrese oluşturması anlamına gelir. Bunun dışında, başka bazı medreselere de bu türden sınırlı müdahaleler olmuş olabilir. Bütün bu müdahalelerin yine de medreselerin sivil eğitim kurumları olma niteliğini ortadan kaldıracak kapsam ve derinliğie ulaştığını sanmıyorum.

Medreselerin bu sivil niteliği, vakıf esasında kurulmaları, hocaların atanmasında ve öğrencilerin seçiminde devletin doğrudan yönetimine tâbî olmamaları gibi temel karakteristikleri açısından da teyit edilebilir. Osmanlı yargı sisteminin göreli özerkliği de, medrese mezunlarının istihdam aracılığıyla doğrudan devlet görevlisi haline gelmediklerini, dolayısıyla, kazâ sistemi içinde de devlet müdahalesinin daha sınırlı kaldığı söylenebilir.

Osmanlı, kendi idarî teşkilatında görevlendireceği, özellikle saray hizmetlerinde ve üst düzey devlet görevlerinde istihdam edeceği memurları ise, medreselerden yetiştirmek yerine, mekteplerin klasik bir örneği sayılabilecek olan Enderûn'dan yetiştirirdi. Bu açıdan devlet organizasyonunda, su sızdırmaz bir Enderûnlular hakimiyetinden söz etmek, yine de mümkün değildir. Son derece pragmatik bir esnekliğe sahip bulunan Osmanlı bürokrasisi, Enderûnlular dışında yetişmiş insan gücüne kapılarını kapatan bir "dar okulculuğa" teslim olmamıştır.

Modern mekteplerin kuruluşu süreci ise, çeşitli sivil ve bürokratik dirençlerle karşılaşmış olmasına rağmen medreselerden farklı olarak esasen resmî bir devlet girişimidir. Mektep, devletin belirli personel ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuş, bir meslek kazandırmayı amaçlayan ve eğitimi özellikle bu amaca hizmet edecek bir müfredat ile belirlenmiş, belirli bir sürede bitirilmesi gereken bir eğitim kurumudur. Mezunların devletin hayatî ve âcil "nitelikli personel ihtiyacı"nı karşılamak üzere istihdam edildiği de dikkate alınacak olursa, günümzde hala devam eden Türkiye'ye özgü eğitim-istihdam bağlantısının temelleri, mektep mezunlarının doğrudan istihdamı ile atılmıştır.

Medreselerin modern anlamda bir eğitim müfredâtı sınırlaması ile eğitim vermediklerini, eğitim-öğretim yılları, dönemler, haftalık programlar gibi empoze şablonlarla çalışmadıklarını, öğrenci kabulünde ve eğitimin tamamlanmasında bu bakımdan büyük bir esnekliğe sahip, buna karşın eğitim uygulamaları ve icâzet konusunda oldukça titiz ve mükemmeliyeti esas alan kurumlar olduklarını daha önce belirtmiştim. Tekrar vurgulamak isterim ki, bir ilmin tahsilinde, bir bahsi hallederek izleyen bahiste ders almaya geçmek için dahi, o bahsin (dersin) tamamen halledilmiş olması beklenmekteydi. İcâzet alabilmek için de, bütün bahislerin kâmilen halledilmiş olması ve dediğim gibi, bunu ölçmeye yönelik kurnazca formüle edilmiş sorulardan oluşan zorlu sınavların başarılması gerekiyordu.

Devamı: http://www.fikircografyasi.com/makale/medrese-mektep-ve-okul-iii

 

Bu haber toplam 1197 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim