• İstanbul 18 °C
  • Ankara 27 °C

Yıldız Ramazanoğlu: Bırakma Beni ‘yandı toprağım çalındı özgürlüğüm’

Yıldız Ramazanoğlu: Bırakma Beni ‘yandı toprağım çalındı özgürlüğüm’

11 Eylül’de NY’daki ikiz kulelere yapılan menşei karışık saldırı İslam dünyasının başına geleceklerin miladıydı. Yerle bir edilen Afganistan, Irak ve Suriye olmadı sadece; bütün Müslüman ülkelerin iç dengeleri alt üst oldu. Öncekilerde kayıpları olduysa da, Suriye’deki yıkım diğerlerinin aksine emperyal güçlerin cebinden bir kuruş çıkmadan gerçekleşti. Tüccar devletler silah satıp daha da zenginleştiler, bölge halkları birbirini öldürdü, faturaları yine yoksul kitleler ödedi. Küresel yoksulluk ve adaletsizlik baş döndürücü bir hal aldı. Suriyeli göçü, Türkiye’nin demografik yapısını değiştiren mülteci gerçekliği, içimizi kalplerimize sığmayan hikayelerle doldurdu. Sonra ister istemez serzenişler; sanata edebiyata sinemaya neden aksetmiyor bu hipergerçeklik? Başımızdan geçenleri, yaşanan felaketin boyutlarını, yansımalarını insanlığa zamanın diliyle neden anlatamıyoruz?

Kıymetli belgesel çalışmaları oldu elbette. Özellikle El Cezire’de savaş boyunca yayınlanan belgesellerin bir derlemesi yapılıp gösterilse ne kadar iyi olur. Fakat kurgu manasında ilk filmlerden birini Aida Begiç çekti. Bosna savaşını bizzat yaşamış ve savaşın bütün hasarlarını bilen bir yönetmenin, yine savaşı yaşamış film ekibiyle meseleye duyarlılık gösterip Urfa’ya gelmesi, film çekmesi çok kıymetli. Oyuncuların da kurguyu değil yaşadıklarını canlandırmaları gerçekten her zaman tecrübe edilemeyecek bir şey. 

Boşnak yönetmen birçok kısa filmden sonra çektiği savaş temalı iki uzun metraj filmle kendine dünyada saygın bir yer edindi. Bu deneyimle Suriyeli yetimlere eğilmesi ve büyük bir emekle onları doğal gerçeklikleriyle nazara vermesi önemli. Cemal Reşit Rey’deki gala gecesindeki konuşmasında Begiç en iyi filminin Suriyeli çocuklarla çektiği Bırakma Beni filmi (2017) olduğunu söyledi. Naçizane ilk iki filminin çok daha iyi olduğunu düşünüyorum. Başyapıt sayılan Kar-Snijeg (2008) ve Çocuklar-Djeca (2012) filmlerinde müziğin dramayla uyumu, kurgunun sağlamlığı ve akışı, karakterlerin yerini bulmuş netliği bambaşkaydı. O filmlerde de şahitlik ve olayların doğal ritmi söz konusuydu fakat hikayeler arasındaki bağlantılar daha sıkı örülmüştü sanki. 

Devamı: http://www.karar.com/yazarlar/yildiz-ramazanoglu/birakma-beni-yandi-topragim-calindi-ozgurlugum-8011

Bu haber toplam 449 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim