İnsanın “hayvan-ı natık” yani “konuşan canlı” olarak tanımlanması da birçok alan bakımından asli bir konudur. Konuşmaktan maksat anlaşılacağı üzere bir ses çıkarma eylemi değildir. Bundan dolayıdır ki konuşmaya namzet bir insanın kelime dağarcığı arttırdıkça derinliği, derinliği arttıkça da kelime dağarcığı artmaktadır.
Burada farklı kültürlerin dil üzerinden geliştirdikleri anlam ve çağrışım biçimlerinde coğrafyanın büyük etkisi olmuştur. Dilin hayat dolu, insan kokulu olmasındaki hareketlilik bu anlamda yadsınamaz bir olgudur. Türklerin “at”, Arapların “deve”, okyanus kültürlerin “balık”, dağ kültürlerin “kuş” üzerinden geliştirdikleri idrak ve hatıra getirme biçimi bir irfan meselesi haline gelmiştir. Ortaya konan yüzlerce kelime bu bağıntıdan kendini alamamıştır.
Devamı: https://www.milligazete.com.tr/makale/2501254/yusuf-yalaniz/su-sehir-ve-insan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.