Bugün sene-yi devriyesini yaşadığımız 12 Eylül askerî darbesi, hiç olmadığı kadar yoğun bir şekilde tartışılıyor şimdilerde. Bu verimli tartışmalar güncel siyasetin de odağında ve bir nebze de olsa 12 Eylül vahşetiyle hesaplaşma olarak görülen referandum sonucunun “evet” çıkmasıyla daha yoğun bir ivme kazandı. Bakalım darbe ile yüzleşebilecek cesareti gösterecek miyiz; bunun cevabını önümüzdeki günler verecek. Asıl önemlisi toplumun bütün kesimlerini kucaklayabilecek şeffaflıkta, esneklikte sivil, demokratik bir anayasa...
Malum, 12 Eylül 1980'de Türkiye'de hayat durdu. İnsanlar sağcı-solcu ve İslamcı gözetilmeden işkence tezgâhlarından geçirildi. Bu dönemi anlatan anı türünde yüzlerce eser ortaya konuldu. Hep söylenir: Bizim mahallede anı türü eksiktir. Muhafazakâr çevrelerden alınma "kol kırılır yen içinde kalır." sözü, gerçeklikle açık açık yüzleşmemiz konusunda bizi biraz sakıngan mı tutuyor ne? 12 Eylül anıları deyince aklımıza (ve Google'un aklına) solcu yazarların kitapları geliyor sadece. İşte İslamcı kimliğinden dolayı darbenin işkence tezgâhlarından geçen yazar Adil Akkoyunlu da Bir İslamcının 12 Eylül Hatıraları adlı eseri ile o dönemin Malatya-Elazığ cezaevlerindeki beş aylık karanlık ortamına ışık tutuyor. Kitap, böylece tanıklık hususunda çok önemli bir eksikliği de gidermeye aday oluyor.
Devamı: https://www.dunyabizim.com/kitap/12-eylul-de-islmcilar-bu-kitapta-h4545.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.