• İstanbul 18 °C
  • Ankara 28 °C

Abdülbaki Değer: Doğu’ya giden gemide koşarak Batı’ya gitmek

Abdülbaki Değer: Doğu’ya giden gemide koşarak Batı’ya gitmek
‘Türkiye durmaksızın doğuya doğru giden bir gemidir, bazıları bu geminin güvertesinde batıya doğru koşarak Batı’ya gittiklerini sanırlar’ demişti Sakallı namıyla maruf Celal Yalınız.

 Türkiye’nin nereye giden bir gemi olduğu, Doğu ve Batı’nın neye tekabül ettikleri gibi hususlar bahsi diğer. Bu tespitte dikkat çeken husus, şüphesiz kendi başına anlamlı ve önemli olan güvertedeki şiddetli ayrışmadan ziyade ayrışmanın keyfekederliği olsa gerek. Gemiyi, istikameti, şartları göz ardı ederek bir takım arzu ve hayallerin gerçek olacağını sanma garipliğidir göze çarpan.

Sakallı Celal’in ‘Batıcılar’ için dile getirdiği bu eleştiri açık ki onları aşan ve tüm toplumsal kesimleri kapsayan bir vaziyet arz ediyor. Yusuf Akçura ‘Üç Tarz-ı Siyaset’ olarak tanımladığı analiz üzerinden siyaset okuması yapmıştı. Oysa burada tanımlanan tarz-ı siyasetlerin hayat bulduğu zemine ilişkin bir dikkat çağrısı var. Bu zeminin birbirine karşı-rakip olarak konumlanmış siyasetleri, farkları anlamsızlaşacak şekilde benzer-türdeş kılan bir niteliğe gönderme var. İdeolojik-politik görünümleri farklı olan yapı ve söylemlerin soruna yaklaşma ve çözüm üretme tarzları itibariyle benzeşmeden bahsediyoruz. O yüzden bizde esas itibariyle mücadele gerçek anlamda bir tarzı siyaset mücadelesinden ziyade aynı zihniyet dünyasında şekillenmiş aktörlerin mücadelesidir. Bir siyasetin dört başı mamur analizinden ziyade onu temsil makamında olanların veyahut taşıyıcılığını yapanların kabiliyetleri ve kapasiteleri ile öne çıkıyor siyaset. Şüphesiz aktörlerin kabiliyetleri ve kapasiteleri mühim ancak bir siyaseti makul, meşru ve işlevsel kılan şeyde açık ki kendi başına aktörün vaziyetinden öte bir şeydir. Siyaset, temsil makamındaki aktörün yanı sıra neyi, hangi koşullarda ve ne şekilde savunduğumuz ile ilintili. Bizde bütün halinde siyasetimizi etkisiz ve savruk kılan husus, savunduğumuz şeyin ne olmasından ziyade -ki neyi savunduğunuz da çok önemlidir- hangi koşullarda ve nasıl savunduğumuzda düğümleniyor.

Somutlaştırmak için eğitim alanındaki tarihsel performansımıza bakmak yeterli. Son birkaç yıl içinde kademeler arası geçişte yaptığımız teknik düzenlemeler bile egemen tarzın kanıtı hükmünde. Ne yapmıştık? Ortaöğretime ve yükseköğretime geçiş sisteminde bir takım ‘arzu ve hayaller’ üzerinden değişikliğe gidildi. Olmadık sözler eşliğinde. LGS-YKS istatistikleri bu yıl da olduğu gibi her yıl aynı vaziyeti gösteriyor. Burada arzu ve hayallerin kendi başına anlamlılığı veya anlamsızlığını tartışmanın anlamlı olmadığı açık. Ancak bir kamu politikasına dönüşecekse bu arzu ve hayaller o zaman söz konusu arzu ve hayallerin hangi şartlarda ve nasıl hayata geçirileceğini etraflıca tartışmak kaçınılmazdır, aynı zamanda ciddiyetin gereğidir. Ancak, düzenlemeler kamusal bir ilginin tartışmanın konusu olarak belirmedikleri gibi bu düzenlemenin şartlarına ve oluş şekline dair küçük bir çekince dahi dile getirilmedi maalesef. Bu dile getirmeyişin, düzenlemenin şartlarını ve oluş şeklini onamaktan kaynaklandığını söylemek de hilafı hakikat olmasa gerek.

Devamı: https://www.maarifinsesi.com/doguya-giden-gemide-kosarak-batiya-gitmek/

Bu haber toplam 422 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim