• İstanbul 10 °C
  • Ankara 5 °C
  • İzmir 14 °C
  • Konya 6 °C
  • Sakarya 7 °C
  • Şanlıurfa 17 °C
  • Trabzon 18 °C
  • Gaziantep 12 °C
  • Bolu 7 °C
  • Bursa 10 °C

Ad koymak, isim değiştirmek!

D. Mehmet DOĞAN

Türkiye’deki yer adlarının değiştirilmesi uzun zamandır tartışılan bir konudur. Elbette yer isimleri değiştirilen tek ülke de Türkiye değildir. Son yüzyılda, yeni millî devletler ortaya çıktıkça, yer adlarının değişmesi neredeyse olağan bir hadise olmuştur. Bugün Balkan ülkelerinde seyahat edenler, Osmanlı dönemindeki isimlerin bir çoğunun değiştirildiğine şahit olurlar.

Mevcut şehir, kasaba, köy isimleri tesadüfen konulmamıştır. Bir tarihî arkaplan vardır. O isimleri duyduğunuzda, her zaman tarihî arkaplan aklınıza gelmeyebilir.

Yer adları ne zaman değişir? İstilalar, fetihler yer adlarının değişmesine yol açabilir. Anadolu’nun yer isimlerinin uzun bir tarih sürecinde ortaya çıktığı bilinmektedir. Hatta bazı yer adlarının menşei bilinmez, sadece tahmin kabilinden yakıştırmalar yapılır.

Yer adlarının değiştirilmesine itiraz etnik bir tepkinin ötesinde, makul ve doğru bir tavırdır. Bu haklılık, değiştirilmiş yer isimlerinin iadesi yönündeki talebi güçlendiren bir unsurdur. Her halde bu sebeple olmalı ki, hükümet bazı yer isimlerinin değiştirilmesinin yolunu açmıştır. İlk değiştirilen yer adı da Siirt ilindeki Tillo olmuştur. Tillo’nun ismi 1958’de “Aydınlar” olarak değiştirilmişti. Bu isim de güzeldir, fakat daha güzeli o yerin tarihî ismidir.

Esas olarak1960 ve 1980 sonrasında da yer adı değişiklikleri yapılmıştır. Büyük yerleşme merkezlerinde isim değişikliği ekseriya tek parti döneminde gerçekleştirilmiştir. Diyarbekir “Diyarbakır”, Elaziz “Elazığ” yapılmıştır. 1944’de Çapakçur ismi, Bingöl olarak değiştirilmiştir. Burada dağ adı şehre verilmiş, fakat asıl Çapakçur yerleşmesi yerine yeni bir yerleşme oluşturulmuştur.

Şehir olarak Tunceli ismi de, bölgenin Elaziz’den ayrılmasıyla, Kalan yerleşmesinin, şehir olarak tanzim edilmesiyle ortaya çıkmıştır. 1946’da burası vilayet merkezi yapılmıştır. Dersim vilayet adı olarak 1869’da kullanılmaya başlanmıştır. Erzurum vilayetine bağlı bölge böylece adlandırılmıştır. Tunceli’nin Dersim’in tamamını kapsayan bir vilayet olduğu söylenemez.

Türkler etnik bir tutum takınsalardı, Malazgirt’ten sonra yer adlarını istedikleri gibi değiştirirlerdi. Ne Selçuklular ve ne de Osmanlılar bir böyle bir tutum takınmamış, yerli ahalinin dillerine, dinlerine müdahale edilmediği gibi, yer isimleri de muhafaza edilmiş, ancak yeni yerleşmeler sözkonusu olduğunda türkçe isimler kullanılmıştır. Bu yüzden Ankara, Konya, Sivas, Erzurum, Kütahya, Bursa, Edirne vb. şehir isimleri olduğu gibi kalmış, İstanbul’un dahi, büyük fetihten sonra ismi değiştirilmemiştir. “Stinpolis” ismi, türkçe söylenişle İstanbul’a dönüşmüştür.

Bu süreç bilindikten sonra, yer isimlerinin değiştirilmesi konusunda tutulacak yol da bellidir. Tarihen mevcut olan isimlere dönülmesi yönünde bir talep beklenmelidir. Fakat basına yansıyanlar böyle makul ve mantıklı talepler yerine etnik şımarıklık denilebilecek bazı taleplerin sözkonusu olduğunu göstermektedir.

Bu şımarıklıkla hamakat arasında gidip gelen talepler, elbette itibar edilecek değerde değildir. Eğer Türkiye’de bir Devlet var olmuşsa, bu devletin devamlılığı sözkonusu ise, Van Wan olamaz, Erzurum Erzerom’a dönüştürülemez, Bitlis Bitlis olarak kalır!

En yüksek talebin Diyarbakır üzerinde olduğu tahmin edilebilir. Diyarbakır, 1930’lu yıllarda ismi değiştirilen bir şehrimizdir. “Diyarbekir” tarihi bir addır. Yüzyıllar boyunca kullanılmıştır. Bu şehre Artuklu ve Akkoyunlu dönemlerinde Amid, hatta Kara Amid denildiği de olmuştur. Nitekim bazı meşhur isimler “Âmidî” olarak anılmıştır. Son büyük hattatlardan Hamit Aytaç ve Divan ü Lügati’t Türk’ü yüz yıl önce keşfeden kitap koleksiyoncusu Ali Emiri Efendi bunlar arasındadır. Diyarbekir Amid’den daha yaygın kullanılan bir isim olarak günümüze kadar gelmiştir.

Her fırsatta, diğer etnik topluluklara gönderme yapan etnikçiler, bir kısmı Süryanice (mes. Hakkari), bir kısmı arapça (mes. Ahlat) kökenli isimlere karşı da yeni isim talepleri ile ortaya çıkmaktadır. Bu taleplerin de ciddiye alınması mümkün değildir. Türkiye’de resmî dil türkçe oldukça, ki yeni Anayasa’da da bu hükmün yer alacağı belirtilmektedir ve zaten başka türlüsü da mümkün değildir, yer adlarında da türkçe söylenişin esas alınması tabiîdir.

 

21.11.2013 Yeni Akit

Bu yazı toplam 981 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim