• İstanbul 16 °C
  • Ankara 20 °C
  • İzmir 21 °C
  • Konya 19 °C
  • Sakarya 21 °C
  • Şanlıurfa 25 °C
  • Trabzon 18 °C
  • Gaziantep 25 °C
  • Bolu 19 °C
  • Bursa 21 °C

Adem Çaylak'tan: Kan Satrancı

Adem Çaylak'tan: Kan Satrancı
Var gücüyle hükümetin düşmesi ve Erdoğan’ın yok edilmesine kendini adayan “fitne şebekesi”, umduğu neticeyi alabilmek adına Türkiye’nin her bir sinir ucunu uyarmaya çalışmaktadır.
ademcaylak

Var gücüyle hükümetin düşmesi ve Erdoğan’ın yok edilmesine kendini adayan “fitne şebekesi”, umduğu neticeyi alabilmek adına Türkiye’nin her bir sinir ucunu uyarmaya çalışmaktadır. Muhafazakar kitleyi yargı operasyonları ile sindirmek, hükümeti yolsuzluk ve rüşvet üzerinden vurmak, Erdoğan’ı El Kaide ve İran’la işbirliği yapmakla suçlamak, Erdoğan ve sermaye kesimi arasındaki ilişkileri manipüle etmek adına gerçekleştirilen bu derin operasyonun nasıl sonuç vereceği bir yana, 2014 yılı Türkiye’de büyük sarsıntı ve savrulmaların yaşanacağı bir yıl olacaktır. Kasetler üzerinden dizayn edilen çivisi çıkmış siyasetin kimi vuracağı belli değildir. Yerel seçimler öncesi ve sonrasında yaşanacakları düşünmek bile istemiyorum.Ak Parti karşısındaki en güçlü adayı destekleyerek yerel seçimlerde ciddi bir yenilgi yaşatmayı uman “fitne şebekesi”, amacına ulaşamadığı takdirde son koz olarak seküler ve Alevi kesimleri batıda, Kürtleri doğuda sokağa dökerek yeni bir “iç savaş” çıkarmayı deneyecektir.

Hizmet “şebeke”sinin ardındaki şeytani akıl, Ak Parti oylarını %35’ler düzeyine indirmeye muvaffak olabilirse ortaya çıkacak siyasal belirsizlik ülke sorunları üzerinde çok yönlü etkili olacaktır.Alternatifsizlik özelliği nedeniyle Ak Parti oylarını bugüne kadar konsolide etmeyi başaran Erdoğan, bu sonuçla ilk kez yenilgiye çok yaklaşmış görüntüsü verecektir.Muhalefet açısından da Erdoğan’ın zayıfladığını görmek sokak hareketleri başlatmak bakımından motive edici bir unsur olacaktır. Yıpranmaya paralel, toplumsal muhalefet dilini kullanıp, farklılıkları kucaklayan özgürlükçü bir siyasal dil üreteceğine, “devlet tankını” hepten güçlendirmeyi amaçlayan hamleler atan Ak Parti, refleksif olarak kendini kurtarayım derken, otoriter bir yönelime savrulmakta, devlet erkini hepten güçlendirmekte ve gelecekte bu erkten yararlanacak ve Türkiye’yi bir kaos ortamında yönetecek kötü niyetli siyasi iradelere bilerek ya da bilmeyerek zemin hazırlamaktadır.

Siyasal belirsizliğin ekonomik gelişmeler üzerindeki etkisi hayati önemdedir. Tek parti iktidarının ve istikrarın verdiği güvenle ülkeye giriş yapan finansal sermaye, davranış değişikliğine gidebilir. Türkiye’ye girmek yerine ülkeden çıkmayı tercih eden finansal sermayenin kurlar ve enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturması söz konusu olacaktır. Aynı şekilde sermaye hareketlerini tersine çevirmek için Merkez Bankası faizi bir miktar daha yükseltecek, bunun sonucu olarak yatırım ve tüketim düşecek, ekonomik büyüme yavaşlayacak ve kamu iç borcu daha yüksek maliyetle finanse edilecektir. Bu unsurların ülkede ne şiddetle bir kriz yaratacağını öngörmek imkanımız yok yalnız bu yılın geçtiğimiz yıla göre ekonomik bakımdan daha çetin geçeceğini söylemek yanlış olmaz. Üstüne bu yıl yaşanan şiddetli kuraklık ve tarımsal üretimdeki düşmenin gıda fiyatlarına olan olumsuz yansıması halkın geçim gücünü erozyona uğratacak faktörlerdendir.

Siyasal gerilim bakımından batı bölgelerinde hükümetin düşeceği ümidiyle seküler içerikli, tatmin edilmeyen ve ötekileştirilen Alevi kesimlerden gelengösterilerin yeniden hız kazanacağını beklemek gerekir. Ne pahasına olursa olsun hükümeti devirmeyi kafasına koyan etkin seküler sermaye ile onların desteklediği sokak hareketleri, siyasal harareti Gezi olaylarından daha da fazla yukarıya taşıma potansiyeli göstermektedir. Bugün itibariyle hükümetin halk üzerindeki popülaritesi geçtiğimiz bır yıla göre daha düşük düzeydedir. Üstelik Gezi olaylarında şebekenin “emniyetçi komplosuna” maruz kaldığını anlamayan Erdoğan, miting meydanlarında olayları lanetlemeyi ve Gezi’yi büyük sermaye ve “hizmet” şebekesi ile eşitlemeyi sürdürmektedir. Geçtiğimiz yıl başlanılan hükümet devirme seremonisini bu yıl tamamlama cesareti bulacak seküler kesimlerin, sokaklarda yeniden Allah korusun kan akıtacak gösteriler düzenlemesi kuvvetle muhtemeldir.

Şebekenin asıl yok etmek istediği “çözüm süreci” dir. Yıllarca çatışan unsurlar olarak uluslararası güçlerin manivelası haline gelen Türk ve Kürt halklarının işbirliğini sağlamaya matuf çözüm sürecinin sonlanması, Ak Parti iktidarının siyaseten alabileceği en büyük darbe olacaktır. Dış politikada Kürt çözümü dışında elinde hiçbir kart kalmayan hükümetin, bu fırsatı da kaçırması tam anlamıyla içte ve dışta izolasyonunu beraberinde getirecektir. Çözüm sürecinde İmralı’nın beklentileri üzerinden ve Kürt ulusalcılığını öne süren şahin kanadın etkisini ortadan kaldıracak yeni bir yol haritası üzerinde çalışılmaması halinde, barışçı güçler sahneden çekilecek, önce sokak hareketleri ve ardından yeniden silahlı çatışmalarla doğu yine kan satrancına terk edilecektir. Çözüm süreci nihai çözüm şansıdır. Bu sürecin sivil siyaset halen gücünü korumakta iken barışla nihayetlendirilmesi, Türkiye’deki iç ve dış vesayetlerin de gücünü kıracak bir enerji yaratacaktır. Aksi takdirde eski ve yeni vesayetçi güçler yeniden ülke siyasetini ele alacak, düşük ya da hiç büyümeyen bir ekonomi, kendi iç siyasal çekişmelerine gömülmüş bir siyasal ortam, devlet tarafından dövülüp sindirilen Müslüman toplum, ülkeden ayrılmayı ve bunun için ne gerekiyorsa yapmayı kafasına koyan Kürt radikal muhalefeti, IMF ve Dünya Bankasına bağımlı ve sermaye tarafından emeğin ezildiği bir ekonomik durum bizleri beklemektedir.

Çözüm devlet iktidarını ele geçirmek ve otoriterleşmekdeğil, toplum üzerinde pranga olan bu iktidarı yok etmektir. Devleti hizmet üreten ve halkı özgür bırakan bir paradigmatik dönüşümden geçirmedikten sonra bu ülkenin yüzyıllardır süren azgelişmişlik, jakobenlik, halk hiçe saymak ve iç kargaşa ortamı da değişmeyecektir. Biz birbirimizin gözünü oyarken zenginler cebimizi boşaltacak, uluslararası aktörler ülkenin dizginlerini ele alacaktır. Çözüm basittir. Toplumsal farklılıklarla etkileşime geçen, merkezileşmeyen, otoriter bir söylemden ziyade başkalarının hassasiyetlerini anlayan bir dil ve en önemlisi de devlet tankını dönüşüme uğratacak güçlü irade ile ancak paralel yapıların temizleneceği idrak edilmelidir. Aksi taktirde düşüş hepimiz adına çileli olacaktır. Bizden söylemesi…

Yazının devamı için: http://www.milatgazetesi.com/Kan-Satranci-06032014/53021#.Uxgsvvl_tyQ

Bu haber toplam 599 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim