Aile felsefesi, öncelikle, ahlak ve siyaset felsefelerinin gölgesinde kalmış bir “ara-felsefe”dir. O nedenle çalışmamızın giriş bölümü, “ahlak ve siyaset arasında aile felsefesi” adını taşımaktadır. Bu ara-felsefeye, iki uç açısından “orta-felsefe” de diyebiliriz. Yine aile felsefesi, devlet felsefelerinin bir prototipidir.
İkinci olarak aile felsefesi, felsefe çalışmaları arasında en az çalışılmış bir alandır. Bu açıdan o, felsefenin mağdur-çocuğudur. Oysa aile önemlidir. Zira birey kendisini ailede tamamlamakta, siyasetçiler devlet işlerinde aileyi örnek almaktadır. Buna göre aile, çokça ele alınması gerekmekteydi, ama bugüne kadar alınmadı. Tarihsel süreçte yaşanan felsefî mağduriyet, bu çalışmanın ortaya çıkmasının en temel sebebi olmuştur.
Aile felsefesinin nesnesi, tabii ki ailedir. Çalışmanın sonunda yer alan Osmanlı dönemine ait, alanında bilinen ilk ve özgün bir olan Aile Terimleri Sözlüğü, aileyi, baba, ana, zevc, zevce, evlad, ahfad gibi fertlerden müteşekkil olan heyet-i ictimaiye, Farabi bir organizma, İbn Sina bir sözleşme (akd) diye tanımlamaktadır. Bu demektir ki aile, insanın doğduğu, gelişip neşv ü nema bulduğu, ayrılıp yeni aile kurduğu, mal-mülk edindiği, çoğalıp neslini yetiştirdiği hem bir yapı (heyet), hem bir organizma, hem bir sözleşmedir (akit). Bu yapı, özünde ya reise bağlı kurulup bir yöneten-yönetilen, ya iki taraflı sözleşmeyle özel bir mekânda kurulan bir topluluk ve yapıdır. Birliktelik sebebiyle yine aile, ortaya çıkan bir güçtür. Mekânlılığı, sonradan kurulması ve birlikte varolması sebebiyle o, canlı bir varlıktır.
Bir ara-felsefe olarak aile felsefesi, bugün çekirdek aile denilen küçük aileyi ele alan bir felsefe değildir. Menzil idaresinde ele alınan aileler, büyük ailelerdir. Bu aileler, Dede Korkut’un anlattığı bey veya han ailesi, Ahlak eserlerinin anlattığı Paşa ve Vezir ailesi gibi büyük ve kalabalık ailelerdir. Bu aileler, obada ve konaklarda yaşayan ailelerdir.
Bir aile felsefesi olarak bu çalışma, klasik aile felsefesine bağlı olarak dört bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, Sokrates, Platon, Aristoteles, Kindi, Farabi ve İbn Sina temelinde, aile felsefesinin siyaset temelli bir “ara-felsefe” olduğu hakikati ortaya konulmaktadır. Bu felsefenin hakikati, Aristo ve Farabi’de olduğu gibi ya bir yönetim felsefesidir ya da İbn Sina’da olduğu gibi bir fiil-infial ilişkisi olan sözleşme felsefesidir.
Birinci bölümde klasik İslam ahlak felsefesi temelinde, bir taraftan aile felsefesinin siyasetin bir konusu olduğu, diğer taraftan ahlak eserlerinin bir ara felsefesi olduğu, ilaveten ailenin iki kurucu unsuru olan “erkek/reis ve kadın ahlak felsefeleri” ele alınmaktadır. Özellikle Dede Korkut’un kitabındaki kadına bakışı ile İslam ahlak felsefesi eserlerinin kadına bakışı ve Osmanlı dönemi düşünürlerinden Karamanî’nin aileye ve kadına bakışı belirginleştirilmektedir.
İkinci bölümde çocuk ahlak felsefesine yer verilmektedir. Bu felsefe, ikisi nesir diğeri şiir olmak üzere üç müstakil eser temelinde örneklenmektedir. Birincisi Molla Câmî’nin Salaman u Absal’ı temelinde Platoncu bir çocuk-yönetici (şehzade) ve onun ahlak felsefesi, diğer ikisi olan Amâsî’nin Risale-i Edebi’nde ve Sünbülzade Vehbi’nin Lütfiyye’sinde Osmanlı dönemi çocuk ahlakı ve meslek edinmeleri meselesi örneklenmektedir.
Üçüncü bölümde ise alanın ilk ve tek örneği olan “Osmanlı aile terimleri sözlüğü”ne yer verilmektedir.
Sözlük, bu alanda kaleme alınmış bildiğimiz tek örnektir ve cumhuriyete geçişte Osmanlıda yazılan romanlarda yer alan konakları ve konakların ahlak ve siyasetine dair hakikati daha iyi anlamaya ve anlatmaya imkân veren bir sözlüktür.
Aile felsefesinin bir cüzü olan “hizmetliler” ile ailenin “geliri (mal)” meselesi, eserde yeri geldikçe kısaca özetlenmiş, onlara özel bölüm ayrılmamıştır. Zira gelir (mal), hem aileyle hem devletle ilgili bir konu olarak klasik dönemde hem Ahlakla hem Fıkıh/Hukuk alanıyla ilişkili bir konudur. Yine hizmetliler veya köleler meselesi, günümüzde oldukça değişmiş bir konudur. Her iki mesele, anlaşılırlık açısından her üç alanla birlikte ele alınmayı gerektirmektedir. Tarihsel süreçte kölelik kalkmış, aile için çalışan yeni sınıf oluşmuştur. Mal konusu ise, “servet” veya “iktisat” adıyla modern dönemde müstakil olarak ele alınarak bir çok bilim dalına vücut vermiştir. Belirtilen sebeplerle ailedeki çalışanlar ve gelir-kazanç (iktisat) meselesi, modern dönem çalışmalarına bırakılmıştır. Bu şekliyle yapılan aile felsefesi çalışmasının; İslam felsefesi, Türk felsefesi ve Aile felsefesi çalışmalarına bir başlangıç ve katkı olacağına inanıyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.