• İstanbul 17 °C
  • Ankara 22 °C

Ahmet Doğan İlbey: “Kapının ardı gurbet”

Ahmet Doğan İlbey: “Kapının ardı gurbet”
Kapının, yâni evin dışını dahi gurbet sayan bir milletiz.

“Kapının ardı gurbet” ifadesi Anadolu insanının dilinden düşürmediği bir sözdür. Kimi zaman “beşiğin ardı gurbet”, kimi zaman “çalının ardı gurbet” ve “şu dağın önü sıla, ardı gurbet” demiş kavruk yüzlü, yufka yürekli Anadolu insanı. Adını hatırlayamadığım bir şair, “Beşiğin ardına gurbet demişler / Hepimizi gurbet kundağına belemişler” diyor. 

“Karnının doyduğu yer vatandır” sözünü ham bir söz olarak görürüm. Oysa insanın karnı doysa da, o yer yine de gönlün ve ruhun aç kaldığı bir gurbet diyarıdır. Gurbet duygusu insandan insana değişiyor. Mahallenin, köyün, şehrin, vatanın sınırlarını aştıkça mânası da genişliyor gurbetin.

Bizim milletimize mezar bile gurbet

Anadolu gurbetin en çok dile geldiği yerdir. Bizim insanımız birini dertli gördüğü zaman “Aşınız, işiniz mi var gurbette?” diyerek teselli eder. Sılasına dönmeyen oğluna “evlâdım, bayram mı var gurbette?” diye sokranır büyükler. Gereksizce her şeyi dert eden birine “gurbetlerden oğul mu beklersin?” diye serzeniş de bulunurlar. Uzak bir memleketten Gesi’ye gelin olarak gelen kızın, anasına duyduğu ve kimselere söyleyemediği gurbet duygusunu nasıl dile getirir dersiniz: “Gesi bağlarının gülleri mavi / Ayrıldım anamdan gülmeyim gayri / Alımı yeşilimi giymeyim gayrı /  Şu ardında anam var’mola / Gel otur yanıma başımın tacı / Ayrılık günleri ölümden acı / Garip anamda benim gibi yanar m’ola / Atma anam beni dağlar ardına  / Kimseler yanmasın anam yansın derdime.”

Öyle ki, bizim milletimiz için mezar bile gurbet. “Ben gurbet eviyim, ben içinde yalnız yaşanan bir evim” diyor. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki, “Kabir, geçirdiği her gün dile gelir ve şöyle dermiş: Ben gurbet diyarıyım, bir yalnızlık eviyim… ”

“Gurbet trenine binip gidenler”     

Görüntülü ve sesli dijital haberleşme çağında bu gurbet duyguları yaşanıyor mu dersiniz? Anadolu’da bir asra yakındır kullanılan “gurbet trenine bindi gitti” ifadesini eskiden duyduğumuzda yüreğimiz sızlardı. Şu zamanda gurbet trenine binen kalmadı. Gurbet duygusunu öldüren ruhsuz modern dünyanın hızlı vasıtalarından dolayı gurbet duygusunu yaşamayan talihsiz zamâne insanı “Sirkeci’den tren gider evim barkım viran gider” diye içlenen gurbetçinin hâlini anlayabilir mi?

“Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar / Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler” türkü sözleri de kapının, yâni köyün dışını gurbet olarak gören Anadolu insanının hislerinden neşet etmiştir. Doksan Üç Harbi’nden Birinci Dünya Harbi’ne kadar Rumeli’den göçenlerin, evlâd-ı fâtihan neslinden olup da beş asırlık yurdundan koparılanların gurbet hikâyelerini birinci ağızdan dinleyip gözyaşlarına boğulduğunuz oldu mu hiç? 

Şair Refik Durbaş’ın “Gurbet ne yana düşer usta / Sıla ne yana / Hasret hep bana / Bana mı düşer usta?” mısraları maişetini temin etmek için sılasından, yâni evinden ayrılıp yâd ellere çalışmaya çıkan genç gurbetçilerin dilinden hiç düşmez. Bir gurbetten bir gurbete durmadan uçan turnalar gibi ömrü gurbet ellerde geçenlerin hâli nicedir, düşündünüz mü? Ah, gurbet! Kimlerin yüreğinde çok durur ve yakar geçersin?

“Zalım dünya sırtımıza gurbet oldu”

Asırlardır göç ve sürgün yollarında gurbet kahrı çekmiş cefakâr milletimiz kimi zaman gurbete kötü söylemiş ve “kim çıkarmış bilmem şu gurbet belâsını” diye beddua etmiştir: “Zalım dünya sırtımıza gurbet oldu / Bu nasıl gurbettir bitmek bilmiyor / Katık arar iken ekmek yok oldu / Bu nasıl gurbettir bitmek bilmiyor.”

Gurbet derdinden bizar düşen bir başka millet yok. “Evin yıkılsın gurbet”, “Kahpe gurbet” ve “Yüzü yalan, tadı yavan gurbet” gibi deyimler Anadolu’dan Rumeli’ye kadar asırlardır gurbetzede olmuş millet-i beyzâ’nın hasret duygusundan yanmış yüreğinin sayhalardır. Bu milletin fertleri, kaderinde gurbet varsa, “Allah, bana gurbet yazmış, ne yapayım /Genç yaşta gurbete düştüm / Ham idim yandım piştim / Derde kedere alıştım / Yedi beni zalım gurbet”  diyerek teselli olabiliyor.

Analar, babalar gurbete gidip de gelmeyen, gurbeti yurt edinen yakınlarını vefasızlıkla, sılasını unutmakla suçlarlar: “Şu zalım gurbet çıktı çıkalı / Gurbet eli mekân tutup gelmeyen / Vefasızlar gözüm görür yavaş seni / İkrar verip ikrarında durmayan / Baykuş ile çadır kurdu yavaş sen / Soysuz soysuz yavaş sen.”

Yüreği yanmış ananın babanın kahır dolu bu sözlerine kim ne diyebilir? Hasret acısı her şeyi söyletirmiş. Vefası gurbetçilerinin yolunu gözleyenlere rastlarsanız teselli edin.                                                                                                                                       

*****                                                                                                                                       Yitiksöz                                                                                                                

Yayın kurulunda Prof. Dr. Mehmet Narlı, Doç. Dr. Selim Somuncu gibi edebiyat hocalarının yer aldığı, Genel Yayın Müdürlüğünü Duran Boz’un yaptığı ve Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinin “Yitiksöz-sanat, edebiyat ve düşünce dergisi”nin Ekim-Kasım 2021 / 7. sayısı nesir ağırlıklı. Bu sayıda şiir az. Bu sayıda yer alan bâzı yazar ve şairler: Mehmet Aycı / Gölgesine bakarak, Mustafa Ruhi Şirin / Siste Bile, Adem Turan /Hâfız’ın Seyir Günlüğü, Yasin Mortaş / Çok Drama, Ali Sali /Ve unutup mezar taşlarını, Cengizhan Konuş / Arındırılmış bölge, Hilmi Uçan / Aforizmalar-sloganlar-markalar,  Vefa Taşdelen / Yunus Emre’de bir varlık tecrübesi olarak şiir, Hayrettin Orhanoğlu / Aşkın aşkla imtihanı, Ömer Aksay / Bile bile bilmezden gelerek belli ki belâ, Mustafa Köneçoğlu / Batı’ya ‘Doğru’Gitmenin Poetikası: Batı Notları, Erdoğan Aydoğan / Şairin dünyası, Selvigül Kandoğmuş Şahin: Abdullah Harmancı ile edebiyat, öykü ve çocuk kitapları yazarlığı üzerine, Mehmet Akif Şahin / Yitik Söz.                                                                                                                              *****                                                                                                             

Evvelâhir

Editörlüğünü yazar ve şair Ömer Yalçınova’nın, Yazı İşleri Müdürlüğünü Duran Doğan’ın yaptığı, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinin “iki aylık kültür-sanat ve şehir dergisiEvvelâhir’in Eylül-Ekim 2021/ 6. Sayısı “Maraş’ta bir köşe: Saraçhâne” ve “Maraş evleri” kapağıyla okuyucu huzuruna çıktı. Önceki sayılar gibi şehrin kimliğini tanıtmaya devam ediyor. Mündericatı şöyle: Türk romancılığının özgün yüzü: Tahsin Yücel / Yaşar Ercan, Maraş için kalemişi çalışmaları-3 /Ömer Aksay, Maraş’ın Son Nakib’ül Eşrafı Hâfız Zâîzâde Muhammed Emin Efendi / İbrahim Kanadırık, Hayrettin Güngör: Kalemiz Millî Mücadelenin sembolüdür / Söyleşi: Ömer Yalçınova, Şehir kadar eski Maraş Kalesi /Mehmet Işık, Yenilenme sonrası Maraş Kalesini gördünüz mü?/ Anket: Bengisu Ergüder, Maraş’ta bir ân: Işık dizesi / Fatih Emre Asya, Osman Nalbant: ‘Yarınlar bugünlerden müspet olacaktır’/ Söyleşi: Sibel Kök, Maraş’a Doğru /Can Acer, Masallar diyarı: Prag / Zehra Karadaş, Ecer gelin-2 / Müzeyyen Çelik Kesmegülü, Şiirli Pınarların Yaylası: Yavşan / Ferhat Ağca, Edebiyat Müzesine dair notlar / Ulviye Karan, Lezzetin mekânı / İknur Avcı,  Dr. Aslıhan Ece Paköz: ‘Eski evler tarihî belgeseldir’ /Söyleşi: Ömer Yalçınova,  Varlığınız yeter / Funda Birsen, Maraş’ın Nakışlı Kalbi / İnci Okumuş, Maraş’ın güncesi-Taşın gördüğü /Ayşe Hicret Karakaya, Pulsuz Mektuplar(6) /Hüseyin Yorulmaz-Mustafa Aydoğan, Evrenin dünyada gözü var: Yeşilgöz Obruğu / Ali Ömer Akbulut, Bekâr Evimin İngilteresi-2 / Hüseyin Burak Us, Maraş’ın Ahırdağı’nda / Nuhan Nebi Çam,  Maraş’ta bir köşe Saraçhâne: Çarşılar içinde sükûnet /Fatih Demirdöğen / Elinde çiçek, içinde huzur: Çokran Bük Deresi / Ela Yüce.(ilbeyali@hotmail.com)

Bu haber toplam 498 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim