Birkaç sayfa kitap okumak için gittiğim kafeye her gün aynı saatte uğramak onun için görev haline gelmişti.
Bisiklet
Bisikletiyle gelir destursuz öylece otururdu. Oturduğu zaman ilk konuşmayı asla o başlatmazdı. Bir müddet sessiz bir şekilde etrafa bakar, bisikletini kollardı. Birkaç sayfa kitap okumak için gittiğim kafeye her gün aynı saatte uğramak onun için görev haline gelmişti.
Masama doğru yaklaştı, biraz bekledi, sonra karşımdaki sandalyeye ilişiverdi. Yüzündeki yanık izini sormaya cesaret edemedim. Nuri Bilge Ceylan ve Emir Kusturica filmlerinden bir kare gibi duran bisikleti üzerine her sorulacak soruyu heyecan içinde, ara vermeden cevaplama isteğini görüyordum. Bisiklet, üretici firmadan hiçbir iz taşımıyordu. Tamamen kendi eserine dönüşmüştü. Yaklaşık yetmiş beş yılı üretimi olmasına rağmen kendisiyle beraber gayet eğlenceli bir hayat sürmüş olmalıydı. Nihayet sordum bisikletin hikâyesini.
Kardeşim dedi o. Yol neyse yolcu da odur. Selede ne taşıdığını çok merak ediyordum. Kelimeler dedi. İnsan ayrıldığı insanı dağınık bırakırmış. Bundandır kelimeler biriktirirmiş bisikletin selesinde. Teyp dedim. Otomobil teybi monte etmişti. Ayrılmış kelimeler gelirmiş, bu teybe konarmış.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.