"Sorumluluk" anahtar kelime, "Protokol" kilit. Hz. Ömer un çuvalını sırtına alarak protokolün değil sorumluluğun gereğini yerine getirdi. Rabi b. Ziyad el-Hârisî'nin "Fırat kenarında bir koyun kaybolsa, kıyamet günü senden onun mutlaka sorulacağını bil" uyarısı bu sorumluluğun Ömer'in şahsında bütün zamanların yöneticilerine hatırlatılmasıydı. Mehmet Akif de yalnız şiirine değil kendi zamanının yöneticilerine taşımıştı bu tabloyu: "Kenar-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu/ Gelir de adl-i İlahi sorar Ömer'den onu" Bu yüzden sahabilerin en öfkelisi Ömer, hayatı boyunca yeri geldiğinde sorumluluk duygusuyla gözyaşı dökmekten geri kalmadı. İrdeleyici bir dikkat o vakte kadar dökülen bütün gözyaşlarının arkasında aynı kaynağı bulabilir. İşte o kaynak: Hz. Ömer, bir cuma günü hutbede Tekvîr Sûresi'ni okumuş, ancak 14. âyet olan, "İşte o zaman her nefis kendisi için önceden ne hazırlamışsa onu görür ve bilir" meâlindeki âyete gelince gözyaşlarına boğulmuş, ağlamaktan okuyamaz olunca hutbeyi yarıda kesmek zorunda kalmıştı. Her şey ellerimiz yüzündendi. Ellerimiz yani eylemlerimiz.
Hayır, yufka yürekli biri değildi o. Bedir esirlerinin fidye karşılığı serbest bırakılmasına ve münafıklardan İbn Übey b. Selul'ün cenaze namazının kılınmasına itirazı sert mizacına yorularak yerinde bulunmamış ancak daha sonra inen âyetler Hz. Ömer'i doğrulamıştı. Sert mizaçlıydı evet. Fakat bu mizaç dini duyarlılıklar konusunda tavizsiz olmasını sağlamıştı. Şeytan onunla karşılaşmaktan korkardı. Hz. Peygamber, "Gökte bir melek bulunmasın ki, Ömer'e saygı duymasın, yeryüzünde bir şeytan bulunmasın ki Ömer'den kaçmasın" sözleriyle tanımlıyordu onu.
Fakat sorumluluk... İşte o belini büküyordu Ömer'in. "Yöneticilerimden biri haksızlık eder de düzeltmezsem bu haksızlığı yapan ben olmuş olurum!" diyerek bilgi sahibi olmaya çalıştı hep yapılan işlerden. Ona göre Allah'ın en sevmediği bilgisizlik devlet başkanının bilgisizliğiydi. Bu yüzdendi Fırat kenarındaki koyunun öte dünyada bir soru işaretine dönüşeceğinden korkması. Bu yüzdendi Mısır Valisi Amr b. As'ın oğlunun, kaybettiği yarış yüzünden bir Kıbtîye "Al sana bir soylu tokadı!" diyerek vurması üzerine verdiği cevap: "Annelerinden hür doğan insanları ne zaman köleleştirdiniz!"
Aslanlar da ağlar. Ağlayamadığımız için anlayamıyoruz. Samimiyet ateşinin protokol örtülerinin altında küllendirildiği bir zamanın çocukları olarak ne kadar muhtacız kudretli insanların sorumluluk gözyaşlarını görmeye. Bizi yönetenlerin bizlerden biri olduklarını gösteren bu yaşlara saygı duymalıyız. Gözyaşıyla alay edilmez, yakar. Aslanın gözündeki yaş acizliğinin değil, sorumluluğunun, kudretinin ve öfkesinin işaretidir.































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.