• İstanbul 20 °C
  • Ankara 21 °C

​Altan Çetin: Mısır'daki Mehmet Akif'in Hicranlı Gecesinde Secdeyle Uyanırken

​Altan Çetin: Mısır'daki Mehmet Akif'in Hicranlı Gecesinde Secdeyle Uyanırken
O gün yıkılmış bir mescidin mezarlığına bakıp geçerken ufukta güneş son selamları ile geceye merhaba diyordu.

Katıldığımız toplantının ışıltılı ama ruhu karanlık mekânından sonra bu yıkıntıdan geçerken neden mekânlar cafcaflı da ruhlar böylesine sahralı diye düşünürken Mehmet Akif’in Hicran’ı bana yoldaş oluverdi: -Bu bir ma’bedse, çırçıplak yakışmaz, sonra gâyet loş; Gelen: Ma’bûd; ışık bul, yaygı bul, git başka yerden, koş! Hemen bir kandil aldım komşulardan, bir de seccâde; Dedim: «Gel şimdi mihmânım, sa’âdet-gâhın âmâde.» Ne yanlışmış hesâbım: Hiç kapımdan geçmez oldun bak!,mısraları ile mekanı tezyin eden aklın yanlış hesabı karşıma dikiliverdi. Akif aklımdaki bir kurguya daha mısraları ile müstakim darbeler indirerek: “İlâhî! Söktüm attım, işte hücrem şimdi çırçıplak: Ne âfâkında tek kandil, ne mihrâbında seccâde; Ezelden bildiğin toprak, bütün varlıktan âzâde. Serilmiş secdelerdir bekleyen yerlerde mihmânı; Bu üryan şu’le dersen, sînemin pâyansız îmânı. İlâhî! Bir hatâ ettimse, elvermez mi hüsrânım?”, mihmanı beklemenin adabını hiç Akifce düşünmüş müydüm? İçini tezyin etmeyene hangi müzeyyen bina fayda eder ki? Hicranıyla aklımı, ruhumu sarsıyordu Akif. Akif’in bu iç çilelerine yoldaş olmadım, olamadık; onu öyle gürültülü düşünmeye alışkınız ki yaygarasız bu Hak aşığını ve hicranına hiç şahit olup, eşlik edemedik. Mevlana’nın herkes bana kendince eşlik etti diye konuşturduğu ney misali bizlerde vaki Mehmet Akif ile değil bize göre şeyleşen bir şeyle muhatap olduk gibime geldi. Akif’i anlamak için hicranını tanımak, o Hak aşkını, mihman bekleyen o ruhu anlamak elzem değil mi?

Bu yıkık mescitte yapılan nice secdeleri düşünürken birden Secde şiirindeki Akif dikildi karşıma. Mehmet Akif bir âleme bakar bir kendine bu hicranlar ve Secde’de söyleşir ah eder: Bütün dünyâ serilmiş sunduğun vahdet şarâbından; Ben'im mest olmıyan meczûbun, Allah'ım, benim meydan! Bırak, hâsir kalan seyrinde mi'râcım devâm etsin; Rükû'um yerde titrerken, huşû'um Arş'ı titretsin! İlâhî! Serserî bir damlanım, yetmez mi hüsrânım? Bırak taşsın da coştursun şu vahdet-zârı imânım. Bırak hilkatte hiç ses yok bırak meczûbunun feryâd...Bırak tehlîlim artık dalgalansın, herçi-bâd-âbâd!,  diyerek bu mısralarla Hakka yakarır. İmanını arayan Akif’e yoldaş olup, bu adamı hiç tanıdık mı? Hüsran ile feryad eden Akif gönlüyle konuşan ve düşünen Akif’e el vermek, kulak kabartmak… Miracını arayan adam Akif… İşte bunlar Ankara soğuğunda paltosuz, beş parasız ama haysiyetli vatan diye gezen bir adamdan, Mısır’da Secde şiiri misüllü hicranlı mısralar söyleyen bir mehcur ruhun iniltileri bunlar.

Devamı: https://www.yenisoz.com.tr/yazarlar/misirdaki-mehmet-akifin-hicranli-gecesinde-secdeyle-uyanirke/

Bu haber toplam 328 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim