• İstanbul 15 °C
  • Ankara 15 °C

Balkanlar'da medrese geleneği ve Ali Yakup Cenkçiler Hoca

Balkanlar'da medrese geleneği ve Ali Yakup Cenkçiler Hoca
"Tanzimat’tan sonra Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’da da yaygınlaştırmaya çalıştığı modern eğitim kurumlarından ziyade Balkan Müslümanları eğitim-öğretim ihtiyaçlarını klasik medrese metodunu sürdürmek suretiyle gidermeyi tercih etmişlerdi." Abdullah Akın yazdı.

14. yüzyılın başlarında tarih başlamıştı. Bu bağlamda fetih sahnesinde devlet olarak boy veren şehirlerde imar ve iskân göstermeye başlayan Osmanlılar, i’lâ-yı kelimetullah hedefi ve iskan politikası sayesinde kuruluşundan yarım asır sonra Balkanlarda hâkimiyet tesis edip Türk-İslâm kültürünü Avrupa’nın içlerine doğru taşımaya başlamışlardı. Fetihlerin sadece askerî ve siyasî boyutlarda kalmayıp kültürü Avrupa’nın içlerine doğru taşımaya başlamışlardı. Fetihlerin sadece askeri ve siyasî boyutlarda kalmayıp kültür ve medeniyet tesisi maksatlı olmasıyla 15. yüzyıldan itibaren Türk-İslâm kültür ve medeniyetinin müesseseleri de Balkanlar’da etkin olmaya başlamıştı. Bu bağlamda fethedilen şehirlerde imar ve iskân politikalarında Cami-Tekke-Medrese üçlüsünün temelini oluşturduğu ve etrafında imaretler, ticaret ve sanat merkezlerinin konumlandırıldığı şehirler şekillenmişti. İlim boyutunun yükü hiç şüphesiz Osmanlı Devleti'nin en kadim müesseselerinden olan medreselerin omuzlarındaydı. Beş asır boyunca Doğu ve Batı Rumeli’den Bosna’ya, Karadeniz kıyılarından Adriyatik sahilleri ne kadar geniş bir coğrafyada pek çok Osmanlı şehri bir ilim merkezi olarak da varlıklarını sürdürmüşlerdi.

1878’te Bosna-Hersek’in, 1913’te de Balkanlar’daki tüm topraklarının Osmanlı Devleti’nin elinden çıkmasını müteakip Balkanlar’da kalan Müslümanlar’ın yaşadığı coğrafya birçok siyasî figürün etkisinde yeniden şekillenmiş, Balkan Müslümanları da hayatlarını bu yeni şekillenen siyasî konjonktür ekseninde gelenek ve göreneklerini, din ve kültürlerini, maddî ve manevi değerlerini olabildiğince koruma kaygısı ile düzenlemeye çalışmışlardı. Tanzimat’tan sonra Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’da da yaygınlaştırmaya çalıştığı modern eğitim kurumlarından ziyade Balkan Müslümanları eğitim-öğretim ihtiyaçlarını klasik medrese metodunu sürdürmek suretiyle gidermeyi tercih etmişlerdi. 1913-1918 yılları arasındaki kaos dönemini müteakip Balkan Müslümanları II. Dünya Savaşına kadar Yugoslavya (Sırp-Hırvat-Sloven), Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya krallıkları vatandaşı olarak yaşamışlar, nüfusun önemli bir kısmı mübadele, sürgün ve ihtiyârî hicretle Türkiye Cumhuriyeti'ne göç etmişse de Türk, Boşnak ve Arnavut milletlerinden hatırı sayılır bir nüfus da doğup büyüdükleri topraklarda varlıklarını sürdürme çabasını tercih etmişlerdi. Müslümanlar’ın kendi kimliklerini kaybetmeden Balkanlar’da var olma savaşındaki en mühim silahları hiç şüphesiz dinî eğitimin devamlılığı olmuştur. Yaşadıkları ülkelerin siyasî atmosferinin elverdiği ölçüde Balkan Müslümanları kimliklerinin dayanağı olacak dinî eğitim içinde medrese geleneğini sürdürme ve yaşatma çabalarını zor şartlar altında da olsa günümüze kadar devam ettirmişlerdir.

Devamı: https://www.dunyabizim.com/alinti/balkanlar-da-medrese-gelenegi-ve-ali-yakup-cenkciler-hoca-h44034.html

Bu haber toplam 328 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim