O halde bırakalım Newton yasaları sadece cisimlerin hareketini açıklasın, bunu psikolojiye ve sosyolojiye taşımayalım. Zaten hız, ışık hızına yaklaştıkça bilim Newton’dan Einstein’a dümen kırıyor. Özetle yanlıştayız ahali, fizik dışında etki≠tepki, eşit olmamalı yani.
Tanım kümem ve değer kümem sonsuz elemanlı, görüntü kümem ise sonlu, öyle bir fonksiyon ki bu alna yazılanlar sonsuz olasılığın içinde kendine küçük bir küme yapmış. İnadına içine, inadına sınırlı ve ne yaparsan yap hâlâ ulaşılamamış değerlerle dolu. X mi, y mi, f mi, sorunlu olan hangisi? Kaptan sağa çek, açıkta eleman kaldı.
Bir değerden diğerine götüren işlemler kumkumasıdır fonksiyon, yani oyunun kuralıdır. Oyuna giren oyuncunun kurala uygun işlemlerden geçirilmesinden sonra ortaya çıkan görüntü önemlidir. İşte o kendine layık gördüğün değerindir. Tanım kümesinin her elemanı aynı kuralla şekillense de farklı görüntülerde görücüye çıkar, bu doğaldır çünkü x’ler de farklıdır.
İnsanları ele alalım mesela; eşi benzeri olmayan karmaşık canlılar, dünyanın oluşumundan kıyamete kadar yeryüzünün iflah olmaz istilacıları… Bizler, bu kadar insan bir araya geldik ve bir dünya kural icat ettik. Kuralların çoğu geçmişin, geleceğin ve bugünün kesişim kümesi aslında. Mesela evrensel değerler; hani şu, insanı “insan” yapan şeyler… Kural çok basit, ancak sonuçlar hüsran… Herkesin istediği aynı şey değil mi, yoksa güzellemelerle birbirimizi mi kandırıyoruz? Bu işteki hikmet nedir, anlamıyorum! Anlayan beri gelsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.