Sizin öykülerinizde bir imza var adınızı görmesek de öykünün size ait olduğunu anlıyoruz. Bunu nasıl sağladınız, biraz anlatır mısınız?
Öykü nedir? Öykü insan denen problemin düğümlendiği ve çözümlendiği yerdir. Dünyanın bütün öyküleri farklı dilde de olsa insan için yazılır, insana okunur. Her insanın bir derdi, kaygısı vardır. Fakat bazı yazarlar biçem dediğimiz anlatım formlarını da önemserler. James Joyce, Kafka, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Ali Haydar Haksal, Rasim Özdenören, Necip Tosun şu an ilk aklıma gelenler… Bunlar öyküde farklı formları, adaları tasarlayan insanlar idi. Siz aynı yemeği aynı şekilde aynı okura servis etmekten nasıl imtina ediyorsanız bir yazar da o dolaştığı vadide özgün yollar bulmalı. Farklı üslûptan ziyade, eskilerin tabiriyle nevi şahsına münhasır dediğimiz, kişiye özgü üslûp… Bu tanım biraz daha doğru. Biz de bu formu, anlatının kendi formundan ziyade anlatım biçiminde aradık, öyle diyeyim. Biçemden kastımız bu. Bir stil, bir üslûp meselesi bu. Bazen kelime türeterek, bazen de betim ve benzetimleri farklı kurgulayarak dili önemsedik. Ben her zaman söylüyorum, kelimeler çok çok güçlüdür. Kelimeler nüfus sahibidir. Tabii anlayabilene…
Devamı: https://www.kitaphaber.com.tr/bize-gelen-dil-insanligin-bir-mirasidir-k4553.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.