Bugün 28 Şubat; özellikle son yıllarda birçok yönüyle tartıştığımız konuştuğumuz bir darbe ve onun eşine az rastlanır sürecidir 28 Şubat... Yazılmayan, konuşulmayan ne kaldı; medyası, bankaları, tankları, aktörleri ve figüranları ile ezberledik artık diyeceksiniz; ben, pek emin olmayın derim; hele 17 Aralık’tan beri olan bitenden sonra... Öncelikle 28 Şubat 1997 tarihi, geleneksel darbe süreçlerinden, öncesi ve sonrası ile devam eden ideolojik ve politik yapılanması ile de ayrılır. Bu süreçte siyasete, hem geleneksel hem de yeni müdahale araçları ile müdahale edilmiştir. Örneğin suikastlar ve terör, geleneksel bir araç olarak devreye sokulurken, başta medya olmak üzere, ideoloji ve algı üretme araçları da çok yönlü olarak devreye girmiştir bu süreçte. Çünkü 28 Şubat, çok derine inen ideolojik bir operasyondur ve bence bu yönüyle de son derece başarılı olduğunu, en çok şu günlerde görüyoruz.
Hep aynı yerdeydiler...
AK Parti iktidarları ile birlikte, bu süreçte medyada darbeyi destekleyen hatta onun bir öznesi olan birçok unsur, yapı ve siyasi oluşum, biliyorsunuz nedamet getirdi. Ancak şimdi görüyoruz ki, hep aynı yerde, 28 Şubat’daki konumlarındaymışlar. Bu, bize bu sürecin oluşturduğu ideolojinin ne denli derinlere temayüz ettiğini gösterir. Tabii bu ‘derin’ ideolojinin, Osmanlı’yı da çözen inkarcı, halkına yabancı seçkinci seküler kökeni var ve bu kökler, 28 Şubat’ta çok önemli ölçüde konsolide edildi. İşte şimdi Başbakan’ın ‘Paralel Yapı’ dediği örgütlenme de, hem 28 Şubat’taki bu konsolidasyonun önemli sonuçlarından biri hem de Osmanlı’nın çözülme sürecinde, bu topraklara ve -ne yazik ki- İslam’a yerleştirilen ‘sekülerislam’ projesinin günümüze sarkan faşist sonucudur.
Yazının devamı için: http://haber.stargazete.com/yazar/28-subatin-konusulmayan-ya-da-bitmeyen-basliklari/yazi-849633































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.