Bir sıralama yapmak gerekirse, 12 Mart 1971 muhtırası, Türkiye’de askerî darbeler arasında en az iz bırakanı oldu. 27 Mayıs’tan daha uzun süre iktidarda kalmasına rağmen askerî cuntanın kalıcı olamadığı görüldü. 
12 Mart muhtırası, radyonun öğle ajansında okunduğunda lise birinci sınıf öğrencisiydim. Siyasete merakım daha da erken başlamıştı. Orta son sınıfta iken, Şevket Süreyya Aydemir’in üç ciltlik “Tek Adam” eserini okumuştum bile. Doğan Avcıoğlu’nun bende olan iki ciltlik ünlü “Türkiye’nin Düzeni” kitabını zorlanarak okumaya hazırlanıyordum o sırada. Ünlü haftalık “Devrim” gazetesini eniştemin evinde görürdüm. Duvardaki takvimde gazetenin çıkacağı ve dolayısıyla da satın alınacağı günler yuvarlak daire içine alınmıştı. Yine Avcıoğlu’nun “Devrim Üzerine” kitabı da masamın üzerindeydi. Belki de onu eniştem salık vermişti. Bir yandan da, çok yakın bir arkadaşımın yine benimkisi gibi doktor babasının kütüphanesinden ödünç aldığım John Reed’in “Dünyayı Sarsan On Gün”ünü okuyordum. 1917 Sovyet devriminin içinden yazılmış bu kitap, o günlerin heyecanlı atmosferine de uygundu.
Yazının devamı için: http://haber.stargazete.com/yazar/12-martin-golgesi-golgede-kaldi/yazi-856184































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.