• İstanbul 17 °C
  • Ankara 16 °C

Ciğeri dağlanır elbette ciğer dağlayanın!

D. Mehmet DOĞAN

(Diyarbekir intibaları-1)

Ankara’dan karlı buzlu bir sabah vaktinde yola çıkarken Diyarbekir’de karakış ortasında güneşli bir gün geçirmeyi hayâl dahi etmemiştik, fakat şehir bize güneşli yüzünü gösterdi. Böyle bir günde şehirle 1977’ye kadar giden tanışıklığımızı teyid ettik. Her şey değiştiği halde öz, yani Diyarbekir değişmemişti.

Değişen Diyarbakır’dı…

Sabahtan akşama kadar gerçek şehirde, yani sur içinde dolaştık. Başta Ulu Camii olmak üzere, yüzlerce yıllık mimarî mirasın bugünkü ahvalini temaşa ettik. Tarihi şehirde temaşa ederek okumanın bir çeşidi idi şehir gezimiz.

Şehir mûsıkîsiz gezilmez; kulaklarımda Diyarbekir’in Güzelsesi’nin doksan yıllık plakları dönüp duruyor. “Silmedin göz yaşını aşkın ile ağlayanın” diye başlayan İbrahimî uzun hava, eski şehrin dar sokaklarından caddelere, meydanlara doğru yayılıyor ve her mısra defalarca tekrarlanan “aman aman”larla ciğerlerimizi dağlıyor. Ve uzun hava bitince de “aman aman”lar zihnimizde çınlamaya devam ediyor.

Son beyit şiirin hikmet zincirini bütünlüyor:

Şem’a, pervaneyi yandırdığiçin yanmadadır!

Şem’a, yani mum, pervaneyi, yani kepenek de denilen ışık etrafında dönen kanatlı küçük kelebeği yaktığı için yanmaktadır. Yanmakla yakmak, yandırmak birbirinin tamamlayıcısıdır, biri olmadan diğeri olmaz. Yakan yanar! Aşkla yakarsan, aşkla yanarsın; hoyratlıkla yakarsan, karşılığını öyle bulursun.

Ciğeri dağlanır elbette ciğer dağlayanın!

Kurşunlanan Kurşunlu Camii

Dağ Kapı’dan başlayan yürüyüşümüze Kurşunlu Cami önünde fâsıla veriyoruz. Kurşunlu Camii, yakın dönemde kurşunlanan, hatta yakılan bir tarihî eserdir. Nerede “kurşunlu” cami varsa, işte orada bir Osmanlı eseri var demektir. Osmanlı kubbeli camii yapar ve kubbesini kurşunla kaplar.

Kurşunlu Camii, namı diğer Fâtih Paşa Camii, Diyarbekir Fatihi Bıyıklı yahut İmrahor Mehmed Paşa, tarafından fethin hatırasını yâda vesile olmak için yaptırılmıştır. Aslında bir camiden daha fazlasını yaptırmıştır Fatih Paşa. Medresesi, hamamı da olan, fakat şimdi izi kalmayan bir külliye. Kendi kabrini de mütevazı bir imza gibi ekler eserine.

Fatih Paşa Camii, Osmanlı mimarisinin klasik devir eseridir, o yüzden rahatlıkla Mimar Sinan’a mal edilebilir. Fakat cami, Sinan’ın mimar başı olmasından en az on sene önce inşa edilmiştir. Osmanlı mimarisinin tek kubbeyi bir tevhid alâmeti gibi benimsemesinin sağlam örneklerinden biridir Kurşunlu Cami.

Şehri bilen bir dostla, hele de bir şehir sevdalısı ile gezmenin cilveleri de vardır. Mehmed Ali Abakay bir şehir sevdalısı, şehrin en izbe yerlerini, iyisini kötüsünü, âlâsını ednasını bilen ve değerleri üzerinde titreyen bir “şehir delisi”, benim tabirimle... Osmanlı sarayında, Enderun’da yetişmiş, saray ahırlarının âmiri, yani imrahor olmuş Mehmed Paşa’nın devşirme olması gerekir. Nereden devşirilmiş? Bu belli değil. Diyanet İslâm Ansiklopedisi’ndeki ilgili maddede Mehmet Paşa’nın Akkoyunlu olduğu kaydediliyor. Mehmed Ali ise Kürt asıllı olduğu iddiasında, onun hatırını da kıracak değiliz elbette. Ha İmrahor Mehmed Paşa, ha Bıyıklı Mehmed Paşa! Osmanlı kültürü etnikliği aşar, kazanına düşeni kendi boyasıyla boyar.

Cami ziyareti, camiin bânisi Mehmet Paşa’nın kabrini ziyaretle tamamlanmalıdır. Fakat burada bir başka türbeyi bilhassa ziyaret etmek bizim için Diyarbekir ziyaretlerinin vazgeçilmezi olmuştur.

kurşunlu-cami-m.-abakayla.jpg

Kurşunlu Cami önünde, Mehmet Ali Abakay’la

Bir kahramanın at üzerinde Diyarbekir’e dönüşü!

Kafkaslardan, Dağıstan’dan kopup gelen Özdemir Paşa, Osmanlının Yemen beylerbeyidir ve Habeşistan fatihidir. Ömrünü San’a’da yani Yemen’de noktalamış olmasına rağmen kabri, bir fetih alâmeti olarak vefatından 10 yıl sonra Eritre’nin Massava şehrindeki Şeyh Durbuş mezarlığına nakledilmiştir.

Ve onun oğlu Osman Paşa, sadrazamlığa kadar yükselmiştir, fakat Diyarbekir beylerbeyiliği sırasında kabrini işte bu Fatih Paşa Camii’nin haziresine yaptırmıştır. Kim, nerede ne zaman ve ne şekilde öleceğini bilebilir? Bunlar bilinemez, fakat son menzilinizin nerede olacağını seçebilirsiniz.

Lala Mustafa Paşa, 1578’de İran seferine serdar tayin edilince Osman Paşa’ya Şirvan ve Dağıstan beylerbeyiliğini teklif eder. Osman Paşa davet ulaşır ulaşmaz 1000 kişilik maiyetiyle yola koyulur. Safevîler’e karşı önce Çıldır’da, ardından Alazan nehri yakınlarındaki Koyungeçidi’nde ordunun başarısında mühim rol oynar. Böylece Gürcistan, Dağıstan ve Şirvan yolu Osmanlılara açılır. Lala Mustafa Paşa zaferlerin ardından Osman Paşa’yı vezir rütbesine yükseltir. Osman Paşa, bir hayli badire atlattıktan sonra, Safevîler’i Şemahı ve Şirvan’dan çıkarır, Bakü’yü de fetheder. Osmanlının kalıcılığını sağlamak için Hazar denizinde bir donanma inşasına girişir.

Osman Paşa, beş yıl boyunca savaştığı ve parlak zaferler kazandığı Kafkaslar’dan 1583’de III. Murad’ın buyruğu ile ayrılır. Safevîler’e karşı kuvvet göndermeyi reddeden Karım hanı II. Mehmed Giray’ın yerine İstanbul’daki kardeşini geçirecektir. Mehmed Giray’ı bertaraf ederek Kırım tahtına II. İslâm Giray’ı oturtur. Osman Paşa, Kılıç Ali Paşa’nın gemileriyle İstanbul’a ulaşınca halk onu bir kahraman olarak karşılar. III. Murad Osman Paşa’yı Siyavuş Paşa’nın yerine veziriâzam tayin eder (1584).

Onun kaderine sefer ve zafer yazılmıştır; iki ay sonra Kırım’da hanlar arasındaki mücadeleleri sona erdirmek için yola koyulur. Kırım meselesi halledilince İran seferine çıkar. Osman Paşa, Sivas-Erzurum yoluyla Tebriz’e hareket eder. Rahatsızdır, Erzurum’dan itibaren tahtırevana binmek zorunda kaldığı belirtilir. Buna rağmen Safevîler’in direnişini kırarak Tebriz’e girer (1585). Yedi senedir sefer üzredir ve hastalığı ilerlemiştir. Tebriz’i geri almak için yola çıkan Safevî ordusunu durdurmak için Şenbigāzân’a gelir, Acısu menzilinde, 29-30 Ekim 1585 gecesi mukadder olan son seferine çıkar…

İbrahim Harîmî Çavuş, onun vefatını şöyle şiirleştirir:

Hastalık çekti on üç gün cümle ol kân-ı kerem

Acısu’da eyledi hoş azm-i iklîm-i adem

O kerem kaynağı 13 gün hastalık çekti ve Acısu’da yokluk iklimine doğru yola çıktı…

Savaş devam ederken ölümü gizli tutulur, vasiyeti üzerine cesedi çok sevdiği atı Kaytas’a yüklenerek Diyarbekir’e yollanır…

Son menzili Diyarbekir’de olan tek sadrazam Özdemiroğlu Osman Paşadır…

osman-paşa-kabri.jpg

Osman Paşa’nın kabri…

Bu yazı toplam 186 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim