Yine Muhammediye’deki odamı özledim. Bazen sabahları uyandığımda kendimi sedir yatağımda duyuyor ve gözlerimi açtığımda perdenin aralıklarından içeriye hurma ağacı yapraklarından sızan kimyon rengi bir ışığı bulmayı umuyorum. Geçen sene Ekim ayında sadece üç hafta kaldığım odayı niye o kadar sevmiştim?
Bir bakıma çocukluğumun odasıydı o; sediri, boşluğu, sade perdeleri, tahta döşemesi ve pencereden sızan ağaç/yaprak filtreli ışığıyla. Bir oda işte o kadar boş olabilir, kocaman bir yemek masası yerine sedirle uyumlu yükseklikte yuvarlak, açılıp kapanabilen bir sehpanın bulunduğu dikdörtgen bir salonu hayal etmeye çalışın.
Büyük evlere düşkünlüğümüzün ilk sebebi, ferahlık umudu. Oysa çok amaçlı kullanımı öğrenmeye gerek duymadığımız için hiçbir ev yeteri kadar ferah olmuyor. Toyota’nın sahibi Sakıp Sabancı’nın evi için, “Akıl almaz bir saray. Ben 60 metrekarelik bir evde oturuyorum” demişti. Bu hayret cümlesini aktaran Turgut Cansever, Uğur Tanyeli’ye, Türk toplumunun en fazla yarısının evlerinde odaların maksatlı kullanım için planlandığını hatırlatıyordu. Bilge Mimar, buna karşılık gecekonduların hepsinin çok amaçlı kullanıma uygun yapıldığını da vurguluyordu. (Kubbeyi Yere Koymamak, sf. 329, Timaş; 2012)
Birçok unsurun hareketli kılınmasıyla ev içi ferahlık oranı yükseltilebilir. Sofa veya geniş giriş, aklıma gelen ilk çözüm.
Çok geniş evlerde bile daralma duygusu yaşıyor ve uzak bir beldede nefes alıp veren bir kulübe hayali kuruyoruz. Pencerenin baktığı manzara kadar, duvara asılı “manzara” tablosu da ferahlık duymaya izin verebilir ya da vermeyebilir. Mimari ve şehircilik alanındaki en ayırt edici özelliği “kaba kozmopolitizm” olarak adlandırıyor Hal Foster, “Sanat Mimarlık Kompleksi” kitabında. İç mekânın incelikleri formu da belirleyecek bir etki uyandırıyor, bu çok anlaşılır. Fakat asıl arsanın biçiminden hareketle binanın zemini iç alanları da biçimlendirecek bir etkiye sahip oluyor. Bir zamanlar arsa biçimi nedeniyle kimi odalarında duvarların bir o tarafa bir bu tarafa kaykıldığı bir evde oturmuştum. İnsan evin sürekli yorgun olduğu ve eşyalarla asla bağdaşamayacağı duygusuna kapılıyordu. O duvarlar çizilirken bir eşyayla, bir sedir veya kanepeyle uyumu hesaba katılmamıştı. Eşya seçimiyle bir ev olduğundan ferah hale gelebilir. İyi bir tasarımla zor zeminde, iyi ilişkileri mümkün kılan mekânlar gerçekleşebilir.
Bir evin iç mekân tasarımında yaşlılar ve çocukların ihtiyaçlarının gözetilmesi, çözülen aile bağlarını güçlendiren bir etki oluşturacaktır. Bu konuda bir sohbetimiz sırasında Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Siyasi Danışmanı Ayşe Keşir, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın TOKİ’ye önerilerde bulunduğunu anlatmıştı. Aile ilişkileri mekân düzeniyle doğrudan ilişkili. Bunun yanı sıra, biçimlenmesinde pek az katkımızın bulunduğu mekânı olumlu ilişkiler için yönlendirmekte eşya kullanımının payı büyük.
“İncir ağacı için ısrar eden kim?” başlıklı, “Milyonluk Manzara” kitabında yer alan yazımda değinmiştim, Frank Lloyd Wright’ın sedir döşemesine gösterdiği ilginin sebeplerine. Her tarafa dönmeyi mümkün kılan oturma birimi ifade yollarını çoğaltmakla kalmıyor, çok amaçlı bir kullanımı da mümkün kılıyor.
Yazının devamı için: http://www.dunyabulteni.net/yazar/cihan-aktas/19558/sofa-sedir-bir-de-sofra































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.