Bir kadın tacize uğradığında niye susmayı tercih eder? ZD’nin başına gelenlerin tartışılma biçimi bu soruya cevaplar sunmaya devam ediyor. Özlem Yağız Facebook sayfasında Kabataş tacizine inanmayanların bu konudaki şüphelerini nasıl saldırgan bir dille ortaya koyduğunu özetlemiş; okurken yüzünüz kızarıyor.
Radikal’in ZD’nin uğradığını dile getirdiği tacizi sunma biçimi bir fikir verebilir. Kanıtlanması kolay olmayan iddianın işte böyle taciz kurbanının iffetini hedef alan yorumlara açılarak neredeyse bir ömür boyu sürecek bir baskı oluşturması işten değildir. Tacize maruz kalan kadınlar bunu bilir ve susarlar, çoğu kez de birbirlerine susmayı telkin ederler.
Yaprak Zihnioğlu’nun Serbestiyet’teki ilk yazısının başlığı bir hayli açıklayıcı: “Tacizin belgesi kadınların yüzünde yazılıdır”
ZD’nin yaşadığı tacizin bu denli konuşulması kendi talepiyle gerçekleşmiş değil. Nitekim yaşadığını beyana mecbur kaldığı taciz büyük bir siyasal tartışmanın odağına yerleştirdi ZD’yi. Hükümetin yaklaşımlarını savunan gazeteci ve yazarlar aylardır, onun yaşadıklarını ayrıntılarıyla sunarak Gezi olaylarının –camiye ayakkabıyla girildiği ve içki içtiği iddialarıyla birlikte- nasıl da bir komplonun/komploların eseri olduğu görüşlerini ispatlamaya çalışıyor. Gezi’den itibaren benzeri konularda kuşku biriktirmiş ve mağdur edilmiş kimi kesimler ise hükümet muhaliflerinin de katılımıyla bu tacizin asla gerçekleşmediği ya da anlatıldığı şekliyle vuku bulmadığını savunuyor.
Kabataş tacizi, mütedeyyin kesimle laik kesim arasında en az on yıldan beri süren birbirini anlamaya dönük söyleşiler hiç gerçekleşmemiş gibi, bir kutuplaşma üzerinden var ya da yok sayılıyor.
Yazının devamı için: http://www.dunyabulteni.net/yazar/cihan-aktas/19546/kabatas-korlesmesi































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.