• İstanbul 19 °C
  • Ankara 20 °C

D. Mehmet Doğan: Ahlâksızlık iç ve dış düşmandan daha tehlikeli

D. Mehmet Doğan: Ahlâksızlık iç ve dış düşmandan daha tehlikeli
Türkiye Yazarlar Birliği ve HAK-İŞ Sendikasının, “İş Ahlâkı, Çalışma Hayatı ve Safahat” konulu 5. Ahlâk Şûrası devam ediyor.

25 Aralık 2021 tarihinde Hilton Garden Inn toplantı salonunda başlayan Şûrâ TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan, HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Aydınlı, TYB Genel Başkanı  ve ASBÜ Rektörü Prof. Dr. Musa Kâzım Arıcan’ın açılış konuşmaları ile başladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şûraya gönderdiği kutlama mesajında; “İş ahlâkı ve çalışma hayatı temalı 5. Ahlâk Şurası davetinize teşekkür ediyorum. İstiklâl şairimiz Mehmet Âkif Ersoy fikirleri, eserleri, düşünceleri ve ahlâki duruşuyla milletimizin gönlünde yer etmiş önemli münevverlerimizden biridir. 5. Ahlak Şûrasının böylesi müstesna bir ismin aziz hatırasına ithaf edilmesini son derece anlamlı buluyorum.” ifadelerinde bulundu.   

D. Mehmet Doğan: Âkif’in hayatında “ahlâk” en temel kavramdır

D. Mehmet Doğan yaptığı konuşmada, “Milli mutabakat metnimiz olan İstiklâl Marşı’mızın milli marş olarak kabulünün 100. Yılındayız. Bu yıl münasebetiyle İstiklâl Marşı şairimiz Mehmed Âkif’i çeşitli vesilelerle anıyoruz. Bu anmalardan en manalısı onu böyle bir “ahlâk şûrası” ile anmaktır desek hata etmiş olmayız. Çünkü onun yalnız şiirinde değil, düşüncesinde değil, hayatında ve mücadelesinde de “ahlâk” en temel kavramdır. Hatta öyle bir an gelir ki, ahlâkla istiklâl arasında bağlantı kurar:”

Mefâhir kaynasın gitsin de, vicdanlar kesilsin lâl...

Bu izmihlâl-i ahlâkî yürürken, durmaz istiklâl!

O’nun büyük örneği elbette hz. Peygamber’dir. Hz. Ömer üzerindeki ısrarının temelinde de adalet ve ahlâk vardır. Bugün ahlak şûralarımızın beşincisini yaparken iki büyük ahlakçımızı birlikte yâd ediyoruz: Mehmed Âkif ve Nureddin Topçu. İlk ahlak şuramızı hayatıyla eseriyle hep Akif’in izinden giden Nureddin Topçu’ya adamıştık. Doğumunun yüzüncü yılı dolayısıyla. Topçu da Âkif gibi büyük örneği peygamber efendimizden sonra Hz. Ömer ve Yavuz üzerinde durur. Bunlar ahlak ve adalet timsalleridir.

Büyük Âkif, Âsım kitabında sesini şöyle yükseltir:

“Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.”

İnsan öğrenerek bilgisini çoğaltır ve zekâsını geliştirir. Bilgi harekete dönüştüğünde hareketlerimizin mutlaka bir ahlâkî değeri olması gerektiğini unutmamalıyız. Bu yüzden öğretim sistemi öğretme yanında etkili bir terbiye cihazı da olmalıdır. Bilgili nesiller yetiştirmek, aynı zamanda ahlâklı, yüksek karakterli nesiller yetiştirmek anlamına gelmelidir.” dedi.

“İnsanın ahlâkî hareketi, mevcut yapı içinde isyan gibi görünse bile, sonsuzluğun iradesine bağlılıktan başka bir şey değildir.” Diye konuşan Doğan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bugünün manzarası şu: Hayatla çabucak barıştık; konfora, rahata, lükse, iktidara alıştık. İçimizdeki sonsuz ahlâkiliğin asıl düşmanı bunlardır. Bugün ahlâklı olmayı güçleştiren, ahlâksız olmayı kolaylaştıran çevre şartlarının baskısı altında yaşıyoruz. İrademizi sonsuzluğun iradesi ile birleştirmek ve öylece doğru olanı, ahlâkî olanı istemek ve yapmak… Burada Nureddin Topçu’nun “Öğrenmek zekânın, yapmak ahlâkın işidir…” sözünü hatırlayalım. O büyük ahlâkçı şöyle diyor:

“Ahlâk insanın her an yaşadığı bir gerçekliktir. Hareketlerimizin ilmi demek olan ahlâk bilgisi lisenin bütün sınıflarında, her sınıfın seviyesi ölçüsünde olarak tenkit ve münakaşalı bir şekilde okutulabilir. Her Rönesans hareketinde olduğu gibi, lise öğretiminde de fizikten ahlâka doğru cesaretle yükselelim.”

Tek kanatlı, sadece öğretime dayanan Millî eğitim, işin terbiye kısmını, ahlâk yönünü ihmal etti. 20. yüzyılın Türkiye’si, öğretimi pozitivizm-pragmatizm çerçevesinde düzenledi ve ahlâkı dinle ilişkili sayarak dışladı. Hatta diyebiliriz ki, ahlakîlik değil, gayri ahlakîlik, immoralizm öne çıkarıldı.”

dogan-003.jpg

D. Mehmet Doğan: Ahlâkın tanzim ediciliğine ihtiyacımız vardır

Bugün Türkiye’nin yaşadığı problemlerin, ahlâkî kaygının fiillerimizden dışlanmasıyla ilgili olduğunu belirten D. Mehmet Doğan;

“ En başta şahsî çıkarını toplumun, milletin önüne geçiren yaygın bir anlayışla karşı karşıyayız. Eğitim sistemimiz de öğrencilere “geleceğini kurtarmak” adına herkesin kendi gemisini kurtarması gerektiğini telkin ediyor. Türkiye’yi bugün hiç bir iç ve dış düşman ahlâksızlık kadar tehdit etmiyor! Geniş mânada ahlâkı, milletin binlerce yıl içinde süzüp getirdiği ahlâkı “negatif bir değerdir, pozitif ilimde yeri yoktur” diye dışlarsanız, sırf kanunlarla, polis zoruyla insan ve toplum ilişkilerini temin etmeye çalışırsanız, sonuç bu olur. Ahlâkilik, insanda bir aşkınlık meydana getirir. Gayri ahlâkilik ise, insanlık kaybıyla eşdeğerdir. Toplu yaşamak, ahlâkı mecburiyet haline getirir. Hukuk sosyal zaruretlerden doğar, ahlâk ferdî vicdanlarda oluşur. Hukuk sosyal realiteyi düzenler, ahlâk ideali araştırır. Hukuk cezalandırır, ahlâk vicdani sorumluluk yükler. Hukukun müeyyidesi maddidir, ahlâkın manevî. Hukuk kanunlara dayanır, teşkilatı vardır, ahlâkın yoktur. Ahlâk hukuktan kapsayıcıdır. Ahlâk meselesinin kaynağında mes’uliyet, sorumluluk var. Ahlâk sistemleri, mesuliyeti umumiyetle fena hareketlerden kendimizi korumaya yarayan bir kuvvet olarak görüyorlar, oysa sorumluluk harekete geçirici kuvvettir. Günümüzde Milli Eğitim devasa bir bilgilendirme-öğretme cihazı olarak görülüyor. Bilgi, yüksek öğretime geçme veya geleceğe yönelik sonuçlara varma konusunda tek ölçü olarak kabul görüyor. Elbette, sistemli bilgi, örgün öğretim kurumları eliyle verilir. Yetişen nesillerin, yani geleceğimizin yozlaşmalardan korunması için atılması gereken adımlar var. Maarifimizin çocuklarımızı fizikten ahlâka yükseltecek şekilde ıslahının zamanı geldi de geçiyor... Elbette iş hayatımızı, iktisadi hayatımızı da sadece kanunlarla düzenleyemeyiz, bu noktada ahlakın tanzim ediciliğine ihtiyacımız vardır. Ahlaklı olmak, ahlaklı kalmak, temelde emeğin hakkını vermekle ve çalışanın işini hakkıyla yapması ile mümkündür. Bu dengenin kurulamadığı toplumlarda iktisadi yapılar da istikrardan mahrum olur. İktisadi istikrarın sağlanamadığı bir yerde kargaşalık hâkim olur.”

Mahmut Arslan: İnsanlarımız birbirine değer vermiyor

İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy'a ithaf edilen programın açılışında  Hak-İş Konfederasyonu Başkanı Mahmut Arslan da yaptığı konuşmada "Biz, Hak-İş olarak, rekabetin değil dayanışmanın sosyal hayatımıza hakim olmasını istiyoruz. Endüstriyel ilişkilerde, 'fazla değer' değil, 'adil paylaşım' itibar ve iltifat görsün istiyoruz. Finansal sermayenin değil, en yüce değer olarak emeğin, alın terinin benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz." dedi.

Her geçen gün daha fazla gayri insani hale gelindiğini söyleyen Arslan, şu değerlendirmede bulundu:

"Ve her an birbirimizi daha fazla gayri insanileştiriyoruz. Kapımızın önündeki arabamız kadar, oğlumuzu ve kızımızı önemsemez hale geldik. Telefonlarımızdaki sosyal medya uygulamalarına ayırdığımız zaman kadar, ailemize zaman ayırmaz olduk. Evlerimizi, eşyalarımızı, eğlencelerimizi sevdiğimiz kadar çevremizdeki yakınlarımızı sevmez, onlara saygı duymaz olduk. Tutkuyla izlediğimiz dizi filmin bir sonraki bölümünde neler olacağını merak ettiğimiz kadar, ölüm döşeğindeki yan komşumuzu merak etmiyoruz. Buna benzer pek çok örnekte görüleceği gibi, kullandığımız bir eşya, bir alet, bir cihaz kadar birbirimize değer vermez hale geldik ve gayri insani bir varlığa dönüştük. Bugünlerde çok açık bir biçimde tanıklık ediyoruz ki gezegeni cehenneme çevirdik. Dünyanın en gelişmiş, en müreffeh, en zengin metropol kentlerinde insanlar sokağa çıkamaz hale geldi.

Gerçekten de her şeyimiz var ama sahip olduklarımız bizim insan olarak kendimize saygı duymamıza yetmiyor. Dünyanın müreffeh, konforlu metropol kentlerindeki insanların hiçbiri mutlu değil. Zengini de mutsuz, fakiri de. Her şeyimiz var ama insan olmamızı anlamlı kılacak ahlaki değerlerden yoksunluk içindeyiz."

img-5447.jpg

Mahmut Arslan: Dayanışmanın sosyal hayatımıza hakim olmasını istiyoruz

Hak-İş olarak bu durumdan sorumluluk duyduklarını aktaran Arslan, ellerinde her şeyi düzeltecek sihirli bir küre olmadığını ancak İbrahim'e yakılan ateşi söndürmek için su taşıyan karınca misali yola çıktıklarını söyleyerek, "Biz, Hak-İş olarak, rekabetin değil dayanışmanın sosyal hayatımıza hakim olmasını istiyoruz. Endüstriyel ilişkilerde, 'fazla değer' değil, 'adil paylaşım' itibar ve iltifat görsün istiyoruz. Finansal sermayenin değil, en yüce değer olarak emeğin, alın terinin benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz. Finansal sermayenin değil, en yüce değer olarak emeğin, alın terinin benimsenmesi gerektiğine inanıyoruz. Gayri insaniliği yücelten bir ahlaki zihniyet üzerine değil, insanın bizatihi kendisini yaratılmışların en şereflisi gören bir ahlaki zemin üzerinde hayatımızı sürdürmeliyiz." diye konuştu.

Hak-İş olarak kuruluşlarından bu yana işçi-işveren ilişkilerini çatışma üzerine değil, uzlaşma üzerine inşa etmeye çaba sarf ettiklerini vurgulayan Arslan, şöyle dedi:

"İşverenleri yenilmesi gereken rakipler olarak değil, birlikte çalışıp, birlikte başaran sosyal ortaklar olarak kabul ettik. Sermaye karşıtlığı söylemi yerine adil paylaşım, hakça bölüşümü savunduk. Biz Hak-İş olarak, yeni bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Tarihimizde, kültürümüzde bunun örnekleri var. Buna ilişkin hazine değerinde fikirler var. Biz sadece elimizdeki bu hazineyi gün yüzüne çıkarmak istiyoruz. Bu hazineden bütün insanlık yararlansın ve artık insanlığın asırlardır maruz kaldığı mezalim sona ersin istiyoruz. Emek sahipleri, eşyadan, teknolojik aletlerden, cihazlardan çok daha değersiz hale getirilmesin. Adaletli bir endüstriyel ilişkiler anlayışı ile adil paylaşım gerçekleştirilsin. Adil paylaşımın, insana yönelik her türlü adaletsizliği, haksızlığı, mezalimi ortadan kaldıracağına hepimiz inanalım."

Hikmet ve hidayeti ahlak anlayışı olarak benimsedikleri takdirde finansal sermayeyi, parayı, menkul değerleri değil, emeği, alın terini en yüce değer olarak görmeyi de öğreneceklerini anlatan Mahmut Arslan, "Bütün paralar ve menkul değerler, sıradan kağıt parçalarından ve farazi rakamlardan ibarettir. Ancak bugün, hepimiz çok iyi biliyoruz ki, finansal sermaye, şu veya bu şekilde adeta insanlığın tapındığı bir puta dönüşmüştür. Hak-İş bugün burada, bu çağdaş putların yıkılması gerektiğini haykırmaktadır. Bize göre, menkul kıymetlerden oluşan putlar değil, değerli olan, en yüce değer olan, insanın emeğidir." diye konuştu.

Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan: Her şeyin temelinde ahlak var

Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü ve TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan da TYB'nin yaklaşık 10 yıl önce Ahlak Şuraları serisini başlattığını söyledi.

Arıcan, önemli konuları kendisine temel ilgi alanı olarak gören TYB'nin, ele alınmayan, dokunulmayan, temas edilmeyen konuları özellikle ele almaya çalıştığına değindi. Ahlak konusunun herkesin gündeminde olduğuna, ahlak olmadan hiçbir işin olmayacağının gündelik hayatta hep söylendiğine ancak bu konularda ortak bir akıl oluşturacak mecraların pek bulunmadığına vurgu yapan Arıcan, Ahlak Şurası ile bir geleneğin başlatıldığını dile getirdi.

İlk dört Ahlak Şurası süreçlerini aktaran Arıcan, 2021'in İstiklal Yılı ve Mehmet Akif Yılı olması dolayısıyla bu yılki şurayı büyük mütefekkir Mehmet Akif'e ithaf ederek gerçekleştirdiklerini söyledi.

img-5381.jpg

Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan: Değerlerimiz muhafaza edilemedi

Prof. Dr. Arıcan, "İş ahlakı, insanlık tarihi kadar eskidir. İlk insandan, ilk dini metinlerden günümüze kadar tüm yasal düzenlemeler adaletsizliği ortadan kaldırmaya matuftur. Ahlak, iş ahlakı ve çalışma hayatı konusu insanlığın fıtratı ile ilgili bir konu olduğu söylenebilir. Daima gündemde olacaktır. İnsan var olduğu sürece bu durumlar söz konusu olacaktır." diye konuştu.

Birkaç yüzyıl öncesine kadar Türk milletinin "sözünün eri" olarak görülürken bu değerlerin yeteri derecede muhafaza edilemediğini belirten Arıcan, çalışmaktan kaçınan, verilen işi savsaklamak, fırsatçılık yapmak, kayırmacılığı teşvik etmekle yüz yüze kalındığını belirtti.

İslam dinine, gelenek göreneklere rağmen, ticari ve ekonomik hayatta Türkiye'nin notu kırık ülkeler arasında gösterilir olduğuna değinen Arıcan, iş ahlakı konusunun dünya ekonomilerinde giderek değer kazandığını ve bu konuda özel önem gösterilmesi gerektiğini kaydetti.

Prof. Dr. İbrahim Aydınlı : Hukuk Bir Çatıdır Ama Duvarları Ahlâktan Oluşur

img-5404.jpg

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Aydınlı konuşmasında, hukuk ve ahlâk ilişkisine değinerek, “Hukuk bir çatıdır ama duvarları ahlâktan oluşmaktadır. Duvarlar yıkılırsa çatı da çöker. Sayın Cumhurbaşkanımız akademik yıl açılışında yeni anayasa çalışmaları konusunda yürütülen çalışmalardan bahsetmişti. Ahlâk temelleri üzerine oturmuş yeni bir anayasanın yazılması lazım. Öncelikle anayasanın başlangıç hükümlerine ahlâk kavramını sokmamız gerekiyor. Buradan başlamamız gerekiyor. Anayasa yasaların anasıdır. Ahlâkı anayasa ile desteklemezseniz anayasa işlemez hale gelir” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Konuşmalardan sonra  şûra oturum Başkanlığını Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan’ın yaptığı açılış dersi ile devam etti.

İslam Düşünce Enstitüsü Başkanı ve Diyanet İşleri Eski Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ve İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Mustafa Özel’in katıldığı derste, konuşmacılar geçmişte ve günümüzde ahlâkın önemi, İslâm'ın yarım asırda tüm dünyaya yayılmasında Müslüman tüccarların önemine vurgu yaptılar.

İki gün sürecek şûrada sunulan tebliğler, müzakere metinleri ve sonuç bildirgesi kitaplaştırılarak bu konuda çalışanların istifadesine sunulacak.

acilisoturum.jpg

img-5489.jpg

img_5367.jpg

img_5361.jpg

Bu haber toplam 1020 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim