• İstanbul 20 °C
  • Ankara 13 °C

“Deli Gömleği” Rahatlık Mı Rahatsızlık Mı?

“Deli Gömleği” Rahatlık Mı Rahatsızlık Mı?

Rana Erdoğan yazdı..

Günümüz öykücülüğünde bir okur olarak gördüğüm en büyük problemlerden biri etkileyici cümleler üzerine kurgu serpiştirmek iken Güray Süngü, "Deli Gömleği" kitabında tam tersini yapıyor. Eser birbirinden çarpıcı, sert ve melankolik on iki öyküden oluşuyor.

Güray Süngü, bize neredeyse her gün önünden geçtiğimiz o çeşmeden bir yudum su içmeyi teklif ediyor. Bu teklif alenen herkesin kendisiyle yüzleşmesi hatta hesaplaşması anlamına geliyor. Hemen hemen her öyküdeki diyaloglar hangi gün okuduğumuz fark etmeksizin o güne tutulan bir ayna niteliğinde. Monologlar ise her insanın gece uykuya dalmadan ya da ait olmadığı bir ortamda hissettiğinde kendisiyle yaptığı hesaplaşmaların birebir aynısı diyebiliriz. Aslında bu durum günümüzde kendisini etraftan soyutlamak için kitaplara ve öyküye sarılan biz okuyucular için ürkütücü olabiliyor. Çünkü deli gömleği öyküleri bizi kendi iç dünyamızla yüz yüze getiriyor. Bunun olumsuz yanı, okuyucunun kendisini soyutlamasına fırsat vermiyor oluşu. Ancak olumlu tarafları da var. Mesela, bir yandan okuyucuya yalnız olmadığını gösterirken diğer yandan kendisiyle tartışma fırsatı da tanıyor.

Öncelikli olarak bahsetmek istediğim öyküsü "Bir Zamanlar Samatya'da". Geçmişinde yaşayan yaşlı ve huysuz bir yazarın, deyim yerindeyse terk-i dünya ederek Samatya'nın alışılmış rutubetli, karanlık evlerinden birinde yaşama çabasındayken genç bir kadınla tanışıp onun vasıtasıyla hayatını, yaşadıklarını, daha doğrusu yaşayamadıklarını gözden geçirdiği bir öykü. Zaten her insan biraz da yaşayamadıkları kadar değil midir? Bana bu denli yakın gelmesinin sebebi, öyküde bahsedilen maddi-manevi istisnasız her şeyi Samatya'ya uğradığımda mutlaka görebilecek olmaktır sanırım. Bunun yanı sıra birçok öyküde mekân olarak Kumkapı, Gedikpaşa ve Beyazıt tarafları verilmiş. Yazarın da hayatına baktığımızda çocukluğunun buralarda geçmiş olduğunu görüyoruz. Birçok öyküsünde de geçmişe özlem temalarını işlediğini de göz önünde bulundurarak yazar aslında kendi iç dünyasını, hislerini, özlemlerini neredeyse bütün duygularını, yaşantısını öykülerinde anlatırken her birimizin kıyıdan köşeden bir şekilde hayatına dokunuyor. Bunu da öykülerinde bahsettiği "beyaz sabun kokusu", "Pazar akşamları" ve "soba" gibi sembollerle pekiştiriyor. Bahsetmek istediğim bir diğer öykü de "Umudumsunuz". Öyküde tenha bir istasyonda geçen sonu gelmeyen, insanı içten içe tüketen bir bekleyiş havası hâkim. Sonunu tahmin etmek ise zor değil, son ölüm. Eleştirmemiz gerekirse eserde genel olarak puslu bir atmosfer söz konusu. Sürekli ölümün ve intiharın bir kaçış yolu olarak okuyucuya yansıması maalesef eseri sindire sindire okuma ihtiyacı hissettiriyor. 

Devamı: https://www.kitaphaber.com.tr/deli-gomlegi-rahatlik-mi-rahatsizlik-mi-k5350.html

Bu haber toplam 379 defa okunmuştur
  • Yorumlar 1
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim