• İstanbul 25 °C
  • Ankara 31 °C

Dil bayramı değil, Türkçenin cenaze töreni!

D. Mehmet DOĞAN

Bugün sağdan soldan, makam sahiplerinden mutat “Dil bayramı” mesajları yayılacak. Adına mesaj yayınlananların dilimizin durumu hakkında bir bilgileri olmadığı gibi, onlar adına mesaj yazanların da Türkçe diye bir derdi yoktur.

90 yıl önce bin yıllık Türkçeye operasyon çekilmiştir!

Kimler eliyle? En azından bunu merak etmeliyiz.

Dil devrimi kimlerin eliyle yürütüldü? Elbette günümüzde isimleri unutulmuş kişiler bunlar. Meydana getirdikleri hasar büyük ve verdikleri zarar hâlâ devam ediyor; fakat adları hafızamızda yok! Türkçenin Cenaze Töreni kitabımızda, bilhassa 4 tanesini “Dil devriminin 3+1 silahşörü ve diğerleri” başlıklı bölümde anlatmaya çalışmıştık.

Bunların hiçbiri gerçek anlamda dilci değil. Harbiye, hukuk, tıp okuyanlar var, lise (kolej) mezunu var. Bunlar bir şekilde “dilci” yapılmışlar. İttihat ve Terakki zamanında bulaştırılanlar var, Cumhuriyet’ten sonra dil işleri ile uğraştırılanlar var ve hatta tam da dil devrimi yıllarında aniden ve anveten “dilci” yapılıverenler var!

Mesela, Hasan Reşit (Tankut). Mülkiye mezunu, Sivas Maiyet Memurluğu, Sivas Mektepleri Müfettişliği; Niksar, Artova ve Erbaa kaymakamlıkları, İstanbul Polis Müdürlüğü 3. Şube Müdürlüğü, İstanbul Polis Müdür Muavinliği, Mülkiye Müfettişliği yapmış. Vali olamamış, ama nasılsa Dil Kurumu kurucuları arasına sokulmuş, Kurum’da ikinci başkanlık, Etimolojik ve Lingüistik Filoloji Kolları Başkanlığı ve Genel Sekreterlik yapmış…1936-1940 yılları arasında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde profesör olarak “Güneş Dil Teorisi” dersleri vermiş. Tabiî bu arada diğerleri gibi, milletvekili de yapılmış!

Muallimler Birliği’nin 1948’de yaptığı Birinci Dil Kongresi’nin kitabında dikkat çekici ayrıntılar var. Çok partili hayata geçişten sonra ortaya çıkan hürriyet havasında dil devriminin sorgulandığının, çıkış yolları arandığının en güçlü delilerinden biri bu kongre. İlim, edebiyat ve kültür âlemimizin birçok mühim şahsiyeti kongreye katılmış, konuşmuş; çözüm yolları ortaya konulmuş. Kongre başkanı profesör, ilim tarihçisi Adnan Adıvar. Raporlarıyla veya bildirileri ile katılanlar arasında Halide Edip AdıvarM. Şekip TunçNihat Sami Banarlıİsmail Habib Sevük, Midhat Sadullah Sander, Sadri Maksudi Arsal, Z. Fahri Fındıkoğlu, Cavit Orhan Tütengil bilhassa dikkati çekiyor.

O zamanın gönüllü kuruluşları adına katılanlar da var. Türk Dili ve Edebiyatı Mezunları Cemiyeti, Türk Halk Bilgisi Derneği, Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti Kongre’ye iştirak ederek görüş bildiren “kültür teşekkülleri” arasında.

Konunun ilgilisi Dil Kurumu adına katılan var mı? Programa göre var, fakat program icra edilirken, yok! Dil Kurumu adına Besim Atalay’ın katılacağı bildirilmiş. Toplantıda kendisi Kurum’u temsilen katılmadığını beyan ediyor. O günün gazetelerinde onun konuşmasından bazı cümleler haber olarak yer alıyor:

“Müteakiben kürsüye gelen Besim Atalay, resmen Dil Kurumu’nu temsil etmediğini, şahsî fikirlerini beyan edeceğini söyleyerek, türkçeyi kendi kaynaklarına kavuşturma işinde çalışacakların mutlaka türkçeye çok iyi vakıf olmaları icabettiğini belirtti ve ‘evlerinde rumca, arapça konuşanlar bu işi yapamazlar’ dedi.” (Akşam, 24.10.1948)

Evlerinde türkçe konuşulmayanların eliyle yapılan devrim!

Bu sözler bizi konu üzerinde dikkatli düşünmeye sevk ediyor.

Önce “türkçeyi kendi kaynaklarına kavuşturma işinde çalışacakların mutlaka türkçeye çok iyi vâkıf olmaları icab ettiği” belirtiliyor. Bu elbette dil devrimi icracılarının türkçeye vukufu konusunda ciddi bir tereddüt uyandırıyor.

Besim Atalay rastgele birisi değil. 26 Eylül 1932’de başlayan ve 9 gün süren I. Türk Dil Kurultayı’nda merkez heyeti muhasibi seçilmiş. Türk Dil Kurumu’nda on sekiz yıl merkez heyeti üyeliği yapmış. 1948’de Dil Kongresi’ne katıldığında da bu vazifesi devam ediyor. Belki de bu Kongre’deki tutumunun sonucu olarak 1949’da kendi arzusuyla Kurum’dan ayrılmış. Onun Divanü Lügati’t-Türk tercümesi uzun yıllar rakipsiz kalmıştır. Uşak’lı olan Atalay’ın dille ilgiliTürk Dili KurallarıTürk Dilinde Ekler ve Kökler Üzerine Bir DenemeTürkçe’de Kelime Yapma YollarıTürk Dilinde Ana Kelimeler veya Türkçe Türetme SözlüğüAbuşka Lûgatı veya Çağatay Sözlüğü kitapları yanında arapçadan çevirdiği dilimizle ilgili gramer kitapları da var.

Atalay’ın “türkçeyi kendi kaynaklarına kavuşturma işinde çalışacakların mutlaka türkçeye çok iyi vâkıf olmaları icab ettiği”ni belirttikten sonra tamamlayıcı ifadesi daha da dikkat çekici. Âdeta, bunların türkçeye neden yeterince vâkıf olmadıklarını açıklama sadedinde söylenmiş bir söz. Demek ki, dil devriminin yürütücü kadrosunda “evlerinde rumca, arapça konuşanlar” varmış. Burada, bu kişilerin ana dillerinin türkçe olmadığı, halen de türkçelerinin yetersiz olduğu îması var. Hatip nezaketen “ermenice”yi saymamış! (Agop Martayan’ın nece konuştuğunu herkes biliyor, belki de ondan!)

Rumca konuşanlar kimlerdir? Önce onları tesbite çalışalım. Hemen iki Giritli akla geliyor. Birincisi Ahmet Cevat Emre. 1876 Girit/Resmo doğumlu. Onun doğduğu yıllarda Girit’in Türk/Müslüman nüfusu yüzde yirmi altıya düşmüştü. İlk ve öğrenimi Kandiye ve Resmo’da yapmış. İlk öğretiminde Rum okulu safhası da var. 1897’de Harbiye talebesiyken İttihat ve Terakki ile ilişkili bulunarak Fizan’a sürülmüş, 1905'te Avrupa’ya kaçarak Jön Türklerin siyasî faaliyetlerine iştirak etmiş. 2. Meşrutiyet’ten sonra İstanbul’a dönmüş, gazetecilik yapmış. 1909’da Darulfünûn’(Üniversite)da -nedense- türkçe dilbilgisi ve Türk edebiyatı dersleri hocası yapılmış! “İttihatçı isen her şey olabilirsin, hatta türkçen bozuk olduğu halde, dilci bile!”

Nihat Sami Banarlı’nın Türkçenin Sırları kitabında “İlmi yenen vehim” başlıklı bölümde yer verilen anektod, onun türkçesini açıklıyacak mahiyette:

“Yahyâ Kemal anlatırdı: Bir Atatürk sofrasında, Türkçeyi rum şivesiyle konuşan bir dil âlimi (!) nedense sofranın tâ ucunda kalmıştı. Varlığını ve varlığındaki ehemmiyeti Ata­türk’e duyurmak için, bir aralık bulunduğu yerde ayağa kalk­mış, nutuk çeker gibi yüksek bir sesle konuşmaya başlamıştı.

-Pasam! Bu Türkçes kıyak bir dildir. Her ne lâf ararsan bu Türkçeste bulunur.

Ancak bu nutuk çekme, Atatürk’ün mûzip bir gününe rastlamıştı, hiçbir şey duymamış gibi sordu:

-Nasıl nasıl?

-Pasam bu Türkçes kıyak bir dildir. Her ne lâf ararsan bu Türkçeste bulunur!”

Nihad Sami, bu ibretli fıkrayı Yahya Kemal’den birebir dinleyerek naklediyor.

Atalay’ın, birden fazla kişiyi kastederek “konuşanlar” demesine bakarak, rumca konuşan ikinci kişiyi de tahmin edebiliriz. Bu da Giritli doktor Mehmet Ali Ağakay olmalıdır. Bilindiği gibi, Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğünü hazırlayan tabip Dr. Ağaka’ydır! Bu durumda Türkçe Sözlüğün, türkçesi kıt birinin eseri olduğu ortaya çıkıyor!

Atalay, “arapça konuşanlar” ifadesini hedef şaşırtmak için kullanmış da olabilir. Fakat bir tahminde bulunmak gerekirse, Arapçanın Türk Diliyle Kuruluşu kitabının yazarı Hazım Naim Onat olma ihtimali vardır. TDK’da derleme kolu başkanı ve yönetim kurulu üyeliği de yapmış olmasına rağmen o ilk başta sayılacak “operatör”lerden değildir.

Dil üzerinde operasyon yapıyorsunuz, bunun için ehil operatörlere başvurmak ihtiyacını bile duymuyorsunuz. “Acemi nalbant gâvur eşeğinde öğrenir” misali, en değerli şeyinizi, dilinizi bunların oyuncağı yapıyorsunuz!

90 yıl önce türkçeye evlerinde Türkçe konuşulmayan, türkçe hassasiyeti olmayan operatörler eliyle müdahale edildi. Bu bile yapılmak istenenin halis niyet eseri olmadığını göstermeye yeter.

Türkçe yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılmak iddiasıyla bu türkçesi kıt, türkçe hassasiyeti olmayanlar eliyle fransızcanın, ingilizcenin boyunduruğuna sokuldu!

13942-001.jpg

Bu yazı toplam 372 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim