Din dili diğer dillerden ayrıştı; kendini yenileyemiyor, mevcut geleneksel, fıkhî din dili özellikle gençler tarafından anlaşıl(a)mıyor. Yeni bir din diline ihtiyaç var; sakın yanlış anlaşılmasın! Dine değil din diline.
Din dili, bir anlamda dini gündelik, yaşayan dile terceme, transcribe etmedir. “Biz her kavme kendi dilinden Elçi/Peygamber gönderdik ki anlaşma sağlansın, beyân açıklansın! = liyübeyyine lehüm.” (14/İbrâhim, 4.)
Dil, apaçık olmalı, anlaşılmalı, gerçekleri apaçık beyân etmeli, hayatı bir bütün olarak kuşatabilmeli, bölük-pörçük, paramparça olmamalı, kuşaklar arasında çatışmaya (kuşak çatışmasına) yol açmadan kendini yenileyebilmeli; dede torununu, torunu dedesini anlayabilmeli…
Bugün sokağın, çarşı-pazarın, siyasetin, gündelik hayatın dili ile dinin dili farklı. Din dilini hayatın her düzeyine taşıyabilmeliyiz. Dinin kendisi buna müsait. Efendimiz ashabının yaşadığı hayat ve anlayış düzeyine göre dini anlatıyordu, onları iyi tanıyordu; âdeta “Sen, beş vakit namazını kıl, annene-babana iyi davran, … cennete girersin”; “Sen, günde 70 kere ‘lâ ilâhe illâ Allah.’ de ve içkiyi bırak, … cennete girersin”; “Sen, cimriliği terk et, cömert ol, … cennete girersin; cennet Rıza’dadır, Takvâ’dadır.” gibi (kimine somut, kimine soyut bir dille), ashabın zaaf noktalarına göre İslâm’ı anlatıyor, onları ıslah/terbiye ediyordu. Hadis literatürü, aynı konudaki farklı rivayetleri farklı kişilere söylenen Efendimizin sözleri ve onların hayat tecrübelerine uygunluk ile açıklar; nabza göre şerbet, hastalığa uygun ilaç, insan hayatına özen/saygı ve o hayatı çok daha iyi ve yüce bir noktaya taşıma arzusu vb.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.