• İstanbul 26 °C
  • Ankara 26 °C

Doç. Dr. Adil Şen: Mehmet Âkif'in Ruh ve Fikir Dünyası

Doç. Dr. Adil Şen: Mehmet Âkif'in Ruh ve Fikir Dünyası
Mehmet Akif Ersoy, ülkemizde yaşayan herkesin bir şekilde tanıdığı bir simadır. Tanındığı kadar da büyük bir sevgiye mahzar olmuştur.

Bu kadar yaygın bir tanınma ve sevginin güzel tarafları olduğu gibi, bazen "setredicigizleyen" bir tarafı da olmaktadır. Kime sorsak İstiklal Marşı müellifinin "iyi bir şair olduğunu", ortalama herkesten duymak mümkündür. İşte bu Akif'e yapılacak en büyük haksızlıklardan birisidir. Zira o bir milletin, hatta insanlığın tarihinde çok ender görülen hisli bir yürek ve fikri meselelerde beyni zonklayan kafa adamıdır.

Akif'i tüm veçheleriyle tahlil edebilmek için yaşadığı devri, muhiti ve bıraktığı eserlerini dikkatli bir şekilde elden geçirmek gerekiyor.

Akif 1873-1936 arasında 63 yıllık çileli, zorlu ama nezih bir hayat sürüyor. Kendi şahsi hayatında bir çok acıyı tatmış Akif için asıl ıstırap kaynağı memleketin durumudur. Bu devir inkıraz devridir. Her biri bir insanı ihtiyarlatmak için yeterli ihtilaller, bozgunlar, hercümerç, isyan ve ihanetlerin canlı şahidi oluyor. Bu felaketler onun olgunlaşmasını sağladığı gibi tüm unların sebeplerini anlama ve hal çareleri arama yoluna itmiştir.

Muhitine baktığımız da onun ince ruhu için annesi, keskin zekası için babası ilk elden mürebbileri olmuşlardır. Daha sonra okuduğu mektepler, ahbaplık ettiği dostları, içinde yaşadığı cemiyet ve bilhassa hususi çalışmaları O'nun ruhen ve fikren terakkisinin ana amilleri olmuştur.

Nihayet mevzuumuzun asıl noktasına dönecek olursak Akif ruh dünyası zengin bir şair ve mütefekkirimizdir. O adeta maddenin bütün zaruretlerinden kurtulmuş ruh-i muhasses haline gelmiştir. Ruh coğrafyası afaka sığmayan, arzdan arşa uzanan, zaman itibariyle ezelden başlayıp ebediyetlerin istiap edemeyeceği kadar geniş, köklü ve derindir. Safahatında ontolojik ıstırabın; ruhi çırpınışlardan tutun, yaşadığı cemiyetin düştüğü duruma ağlayan, feryat eden, haykıran, yerine göre kükreyen ve tabiatın telkin ettiği her türlü tedaiye açık saf bir ruhun tüm çizgilerine kadar geniş yelpazeyi onda görmek mümkündür. Sağlam, sarsılmaz bir imanın, cezbe ve vecd halindeki hassasiyetin, ruh dünyasındaki fütuhatın muhteşem tezahürlerini, manzaralarını muazzam ve muhalled safahatında müşahade edebiliriz.

Hülasa edecek olursak, her cephede yenilmiş bir millete, yeniden canlanması için "milli ruh" üfleyebilecek vüsatte, sessiz yaşadım kim nerden bilecek, diyecek kadar derun, vecd ve arşa değecek kadar afaki bir ruhla karşı karşıyayız.

Akif'in fikir dünyası da ruh dünyası kadar zengin çeşitliliğe sahiptir. Şarkın ve garbın işe yarar müktesebatını hazmetmekle kalmayıp bir derece sıçrama yapara, her türlü yokluk, yoksulluk ve yolsuzluğun cereyan ettiği, ithal fikirler ile kafaların karışık, zihinlerin çelindiği dönemde Akif'in bu atmosfere bigane kalmadığını görüyoruz. 

Kendi fani varlığını aşmış, milletiyle ağlamış, milletiyle gülmüş, vatan derdi, milletin cehaleti, umumi yeis ve tembellik, gençlik münevver tabakayı ifsat ve istila eden yabancı fikirlere karşı, "şiirden şuura"yol bulacak bir ifade ile mütefekkir bir Akif'i görüyoruz. Fikir ve hassasiyetin kıvamını bulacak şekilde yoğrularak, fikrin her cephesinde şahlandığına şahit oluyoruz.

Allah aşkı, insanlık ideali, vatan ve millet mefkuresi, cemiyet hayatının bütün merhaleleri ile alakalı fikirler:

Mesela ilim, maarif, milli birlik, ahlak ve fazilet, ideal gençlik, münevver tabaka, zenginlik ve refah, kalkınma ve çalışmak, mukaddesata hürmet, tarih şuuru, din ve ahlak felsefesi v.b. bir çok mevzuu ele alarak şair hassasiyeti ve heyecanı ile tespitler ve tekliflerde bulunmuştur. Fakat bu teklif ve tespitler ne kendi devrinde ne de kendisinden sonra hak ettiği alakayı görememiştir.

Akif, ölmüş, bitmiş bir şahsiyet değildir. Fikir ve ruh dünyasıyla hala diridir. Safahat ta öyle. Akif, büyük adam deyip fikirlerine bigane kalmak hem de dostları tarafından yapılacak en büyük kötülüktür.

Bu anlamda Safahat'ın kaderi de pek parlak değildir. Sahip olduğumuz ama okumadığımız, okuduğumuz ama üzerinde imal-i fikir yapmadığımız bir kitap durumundan çıkarmalıyız. 

Akif'le safahatla ilgili konu-konu, başlık-başlık kitaplık çapta incelemeler, araştırmalar yapmalıyız, yaptırmalıyız şeklinde düşünüyorum. 

işte o zaman Akif'in ruhunu şad etmiş olacağız kanaatindeyim. 

Ruhun şad olsun. 

Bu haber toplam 579 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim