• İstanbul 17 °C
  • Ankara 22 °C

Ekim 2022 dergilerine genel bir bakış-1

Ekim 2022 dergilerine genel bir bakış-1
Muhit, Sayı 34Şairin, “Ne çok acı var.” dediği halleri yaşıyoruz. İçimize düşen acılarla yoğruluyoruz. Muhit dergisinin son üç sayısının kapağındaki isimler bir bir ayrıldı aramızdan.

Manevi dinamik diyeceğimiz bir etkiye sahip Mevlâna İdris, Rasim Özdenören ve Ömer Tuğrul İnançer; bu toprağın en kıymetli mayasını oluşturan isimlerindendi. Rahmet dileklerimizi ve dualarımızı gönderiyoruz.

Muhit dergisi 34. sayısında Ömer Tuğrul İnançer dosyası ile veda ediyor bu gönül insanına.

Saadettin Acar - Bilge Bir Sufi

“Tuğrul İnançer Hocamız çok farklı alanlarda geniş bir müktesebat sahibiydi. İlgi alanının genişliği yanında, ince bir dikkati, keskin bir zekâsı ve Allah vergisi bir yeteneği vardı. Sadece meslek ve yol edindiği tasavvuf hakkında değil, -bu konuda muazzam bir birikime sahip olduğunu ifade etmek bile zait- tarihten coğrafyaya, müzikten edebiyata, mimariden kültür ve sanatın diğer sahalarına kadar birçok farklı alanda söz söyleyebilecek bir ehliyete ve özgün düşüncelere sahipti. Bir sufi idi evet, ama meselesinin, mesleğinin üzerinde derin ve mukayeseli olarak düşünmüş, hakkında genişçe tetkikler yapmış ve bunun sonucunda da özgün bir sonuca ulaşmış bir tefekkür adamıydı aynı zamanda. Haddimi aşmazsam eğer onu, mütefekkir bir derviş olarak tanımlamak isterim doğrusu.”

Mustafa Akar - İşte Hz. İnsan

“Peki kendisinde ne gördüm? Bunu birkaç satırla anlatmak zor elbet. Ama bende uyanan ilk izlenim şu oldu: Peygamber Efendimiz’i onun gibi anlatan biriyle daha önce hiç karşılaşmamıştım. O davudi sesi incelir, gözlerine yaş birikir, heybetiyle kapladığı yeri bir anda yerle yeksan eder, herkesi derinden etkilerdi. İlahideki “aşk oduna yananların eğlencesi tevhid olur” mısraının ne anlama geldiğini hemen anlardınız. Efendimiz Hazretleri’ni bulunduğu zaman içinde anlatırdı. Bu tarihsel Hz. Muhammed (sav)’le hiç tanışmadığımı büyük bir hayretle fark etmiştim. Efendimiz’in yanından sanki az önce ayrılmış bir sahicilikle konuşurdu. Adını anmakla şereflendiğimiz Peygamberimiz şimdi Medine sokaklarında yürümüş, az sonra mescide uğrayıp orada sahabe efendilerimizden biriyle sohbet etmişti. Hüzünlendiğimizi anladığında hemen bir espri patlatır, bir şiir okur, kendi efendisiyle ilgili bir hatıra naklederdi. Çaylar gelirdi, tütünler ateşlenirdi, insanlar birbirine sevgiyle sarılarak ayrılır ya da kavuşurdu onun olduğu ortamda, yani Sezai Karakoç üstadımızın dediği gibi “İslâm bir sevinçti kaplardı içimizi.”

Serdar Tuncer - Hû Dede

“Son seyahatlerde arkadaşlardan rica ederdim hep, otelde bizim odalarımız yan yana olsun diye. Hem bir ihtiyaç olursa yakınında olacağım hem de resepsiyondan odaya kadar da yan yana yürüyeceğiz, doyulmuyor ki! Rumeli’de kahvaltı için sözleştiğimiz saate bir iki dakika kala odamın kapısına vuruldu: Tak taka tik tak tiki tak! Allah Allah, kim çalar kapıyı böyle? Koştum, Efendi: Hayırlı sabahlar olsın be, iyi uyudunuz mı, rahatlandınız mı?”

Nurullah Genç- Söğüt Gölgesinde Bir Beyler Beyi

“Arnavutluk’tan Bosna’ya, Balkanlar’ın büyük bir bölümünü birlikte gezdik ve Osmanlı söğüdünün gölgesindeki eserleri ve atalarımızın oralara nakşettikleri ruhu aradık. Yine Bacon’un ifadesiyle meslek hatası ve hastalığına yakalanmamış bir münevverin sanatta, tarihte, tasavvufta, İslâmî ilimlerde, musikide ve başka pek çok alanda nasıl donanımlı bir hâle geldiğini, dünyayı ve insanlığı doğru anlama ve değerlendirmede yetkinleştiğini, hikmet kapılarından girerek ilmin ve irfanın hangi maksada hizmet etmesi gerektiğini hayatıyla gösterdiğini aynıyla müşahede ettik. Eskilerin umurî hariç dediği, dış insani ilişkiler ve işlerdeki maharetini temaşa eyledikçe hayranlığımızı gizleyemedik. Gönül alan ve merhabasıyla bile ferahlık veren kişiliğinin yüzündeki tebessümle özdeşleşen dilini öğrendik. Dost olduk ve mest olduk.”

Cevat Olçok - Dervişin Gelişi De Gidişi De Muhabbet Üzredir

“Tuğrul Bey’i bu karşılaşmadan birkaç yıl sonra Çorum Mecidiyekavak Köyü Camii’nin açılışına teşrifi sırasında görmüştüm. Daha sonra ise ağabeyim ve yeğenimin şehadetine kadar bir iletişimimiz olmadı. Şehadetlerden sonra Fatih Karagümrük’teki Cerrâhî Âsitânesi’ne fırsat buldukça gittim. Tuğrul Bey’i biraz daha yakından tanımak nasip oldu. Her gittiğimde beni ve ailemi; kendileri muhabbetle karşıladılar, sohbet ettiler, nasihat ettiler. Biz onun kapısında sevgi gördük, saygı gördük, muhabbet gördük. Sağ olsunlar, anneciğimin vefatında da naaşın gece boyunca âsitânede kalmasını sağladılar.”

Devamı: https://www.dunyabizim.com/ekim-2022-dergilerine-genel-bir-bakis-1-makale,2671.html

Bu haber toplam 307 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim