İslam düşüncesi geleneği içinde okuma ve yazmanın bir hobi meşgale olmasından ziyade "vazife" olması her gün, her gece yazmayı okumayı, ilim ile hemhal olmayı gerektiriyordu.
Lütfi abi "ben sadece bu geleneği devam ettirmeye çalışıyorum" dedi.
Çok saygı değer bir tutum. Ben de elimden geldiğince bunu yıllardır diri tutmaya çalışıyorum ama maalesef verimli olduğumu iddia edemem.
Yaşımın 35, yazmaya 2000 yılından beri başladığım ve yazdıklarım göz önüne alınırsa "hiç de tembel" olduğum söylenemez. Hatta Atilla'nın deyimiyle aşırı çalışkan olsam da bu kafi değil.
Dünya da o kadar çok mazarrat, küfür, haksızlık, yanlışlık var ki! Bunlara tek başına yetişmek mümkün değil!
Bana mı kaldı bu iş… O kadar çok sıkı adamlar var ki! Var, evet. Artık bunlara da cevap vermiyorum. O değerleriniz sizin olsun. Allah sizi öte dünyada birlikte haşretsin!
Gazali'nin yazdıklarıyla ömrünü oranladıklarında dakikada "18 kelime" çıkıyormuş. Ne müthiş bir rakam!
Gazali bir yerden bir yere giderken, haramiler (!) yolu kesmişler. Gazali'nin elindeki sandığı almışlar. "Orada benim ilmimin kaynağı var" demiş, büyük alim. "Şimdi senin ilminin kaynağı bu kitaplar mı" diye sormuş, harami. O da "evet" demiş. "O zaman alim benim" deyince harami, Gazali'nin kafasına elma düşmüş. Kitaplara değil, ezbere, beyne dayanmaya karar vermiş.
Kaynağı, ne? Hatırlamıyorum, notlarıma da bakamam. Ama hakikatinden kuşku duyacak mantık hatası olmadığına göre doğru kabul etmek gerek.
Çalışkanlığıyla ünlü bir diğer arkadaşımız Asım Öz. (Ne garip Lütfi abi de, Asım da müstear!)
Dünya Bülteni'nde, Umran'da, dergilerde, sempozyumlarda müthiş işler yapıyor. Geçen sene Tanpınar sempozyumu için Ankara'ya çağırdığımda doğru düzgün konuşma imkanımız olmuş, Atilla ile onu Saatçi Musa'ya giderken iyice dinlemiştik.
"Piyasa"yı bilmesi bir tarafa, Türk düşüncesi üzerine çok iyi yaklaşımları vardı. Türk düşüncesinin yönüne, tartışmalarına ve yayınlarına çok vakıf. Ama İslam düşüncesi ile ilgili kanaatlerini niyeyse (!) fazla zorlama buluyorum. Keşke orada da daha "serbest" düşünüp, söyleyebilme imkanı olsa.
En son dünyabülteni'ndeki Birikim dergisi tanıtımını sosyal medyada tanıtırken, çalışkan demiştim.
Asım oturuyor, her ay dergileri bir güzel okuyor, "karşılaştırmalı" yöntemle, "piyasa mantığıyla", "düşüncenin dinamikleriyle" yani 4-5 cepheden yazıları değerlendiriyor. Bu takdire şayan bir durum.
Yusuf Turan Günaydın ağabeyin "bibliyografya" çalışmaları gibi. Ona da söylemiştim. Biraz da telif çalışmaları yapsanız, diye. İkisi de bu söylediğime pek itibar etmedi. Asım, "bir şeyler bekliyor", zamanı uzatıyor. Her ikisinin yaptığı da "başkalarının aşırmalarına" müsait. Yusuf abi çok muzdarip. Bazen diyorum abi ifşa et! diye. Üstadı Ali Birinci'nin yaptığı gibi.
Lütfi abinin elinde en az 4 kitap var bitmiş. Yayınlanmayı bekleyen. Hepsi de özgün. Ama…
Yazmaya devam ediyor hala. Bu yüzden Murat Erol'u da Atilla ile birlikte sıkıştırırım zaman zaman, tembellik yapmayın diye. Onlar tembellik yaptıkça:
anamın giydiği pazen
sofrada böldüğümüz somun
yani ıscacık benekleri çocukluğumun
cılk yaralar halinde;
yayılırlar toprağa
etlerimiz kokar
gökyüzünü kokutur…
Çekleri imzalanmasın diye faşizmin devlet katında, çok çalışmak gerek.
Keşke, Müslümanlar, "abi"ler, biraz daha bu arkadaşlara yardımcı olsalar. Köhnemiş ideolojileri, gözleri karartmasa…
İbn - i Rüşt okuyup yazmadan hayatında iki gece geçirmiş.
Biri gerdeğinde, diğeri babasının vefatında.
Cenazesi Merrakeş'ten Kurtuba'ya taşınırken, bineğin bir yanına tabutu konmuş, bir yanına da yazdığı kitaplar ve ikisi birbirine denk gelmiş.
Bunlara Müslümanlığımızı ve ibadetlerimizi de ekledikten sonra,
vurulsun kösleri şu gâvur sevdamızın
vursun isyanın bacısı olan kanım karanlığa
Zülküf de vursun.
Yüzüne ay kırıkları çarpıp uyansın sevdiğim.
12.11.2012
http://ercanyldrm.blogspot.com/2012/11/lutfi-bergen-asim-oz-ve-okumak-yazmak.html































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.