'Devlet' meselesini aklıselimden ayrılmadan konuşmak, hele hele 'demokratik devlet'in nasıl olması gerektiği hakkında fikir serdetmek hayli zor... Dünyaya, insana, topluma nasıl bakıyorsanız ona göre bir devlet anlayışına sahip oluyor, daha en başından tarafgir olmak durumunda kalıyorsunuz. Sadece bizde değil batıda da böyle.
Modern batıda her ne kadar sivil toplumcu, özgürlükçü ve liberal demokrasi yanlısı görüşler hâkim ise de mesele devleti savunma noktasına geldiğinde, birçoğu hemen bize Alman filozofu Hegel'in görüşlerini hatırlatır ve Hegelci kesiliverir. O Hegel ki, devleti, evrenselin temsilcisi ve savunucusu, mutlak aklın tahayyülü olarak görmekte tereddüt etmez. Devlet aklı (raison d'etat), yalnızca var olmakla kalmaz, aynı zamanda en meşru akıldır da. Toplumun çıkarlarını sadece devlet aklı bütünlüklü bir şekilde düşünebilir.
Batı düşünce tarihinde devlet ve sivil toplum adına ne biliyorsak Hegel için tam tersi doğrudur. Devlet ve sivil toplum ayırımına, toplumsal sözleşme teorisine hiç inanmaz. Ona göre devlet yoksa kişinin kendisi de, ahlak da, hakikat de yoktur. Faşizm ve Nazizm gibi modern despotik rejimlerin, devleti koruma noktasında her şeyi yapabilecek bir felsefi bakışa sahip olan batıda ortaya çıkmış olması, tesadüf değildir.
Yazının devamı için: http://yenisafak.com.tr/yazarlar/ErolG%C3%B6ka/allah-devletimize-zeval-vermesin/50413































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.