“Bu insanlar dev midir
Yatak görmemiş gövde midir
Bir yara açar boyunlarında
Kol kola durup bağırdıklarında
Çekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden
Durdular ite çakala karşı yârin kapısında”
Maraş’ta kesişen yolları, “Büyük Doğu’nun kanatları altında şiirin, hikâyenin ve denemenin zümrüt tahtına çıkmıştı.
Ah! Mine’l-mevt!
Abdurrahman Cahit Zarifoğlu
“Göç içimizdedir”
Yıl 1987… Haziran’ın 7’si. Göç kervanı onunla başladı. “Çocukları ürkütülmüş dünyadan” ilk o tası tarağı toplayıp göçtü… “Uçmayı öğrenemeden göçmeye mecbur kalmış bir kuş gibi” gitti.
“Ve gözüm eşyamda değil
Yoruldum maddemden
Ta ki dünya bitti
Köşk kurdum sakin oldum”
“Kederli elini /Temiz alnına koyarken fikretmek için” “Çocukların susması/Kuşların ve kedilerin uzaklaşması /Lambaların kısılması” elzemdi. Kuşlar ve kediler uzaklaştı, çocuklar sustu, kısıldı lambalar. Yarım kaldı mısralar…
Ankara’da geldi dünyaya. Aslen Maraşlı’ydı. Siverek’te, Kızılcahamam’da ve Maraş’ta geçti çocukluğu.
“Ne korkunç bir iklimdi çocukluğum”
Babası ve annesi vardı şiirlerinin satır aralarında.
“Her sabah gidersin
Ekmeğimiz için
Her akşam
Yorgun
Ama yüzün güleç
Dönüşün bir düğün”
Başından hiç eksik olmasını istemediği annesi…
“Anam yeşil hırkalar görürdü düşünde
Daha ilk güzelliğinde”
Rasim Özdenören, Erdem Bayazıt, Alaaddin Özdenören ile aynı sıralarda okudu. Kardeş oldular ve aynı duruşu, aynı bakışı, aynı anlayışı sergilediler. Bir davası olmalıydı insanın. Filistin bir sınav kâğıdı gibi duruyordu önlerinde.
“Kardeşim dedim
Acılarıma da kardeş olur musun?”
Göğsünde bir küçücük derya bulmuştu. Şiir deryası. Anahtarı yalnız kendisinde bulunan bir odaya girer gibi okurdu şiirlerini. Diriliş Dergisi’nde yayımlandı manzumeleri. Kuşlar kederle uçtu mısralarında.
Devamı: https://www.dunyabizim.com/portre/gecti-dost-kervani-eyleme-beni-h47546.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.