• İstanbul 19 °C
  • Ankara 26 °C

Gezi’nin masumiyeti mi, mahkemenin mahkûmiyeti mi?

D. Mehmet DOĞAN

Gezi davası sonuçlandı. Tabiî bir de bu davanın “temyiz”i var…

Temyiz”e halk “temiz” der.

“Temyiz”in Arapçadan dilimize geçtiği bilinir. Aynı kökten imtiyaz, mümeyyiz, mümeyyize, mümtaz, temayüz, mütemayiz gibi kelimeler kullanımdan düşürüldü. İmtiyaz yerine “ayrıcalık”, mümeyyiz yerine “ayırtman”, mümtaz yerine “seçkin”, temayüz yerine “sivrilme”, mütemayiz karşılığı “sivrilme”, “belirme”…Böylece bir birini tamamlayan kelimelerden oluşan bir anlam grubu ortadan kaldırılmıştır. “Temiz” ise Türkçe sanıldığından ona karşılık bulmaya çalışılmamıştır!

Temiz hem kirli, pis olmayan demektir, hem de hatasız, kusursuz… Temyiz ise, “dikkatle ayırma, inceleyip seçme, iyiyi kötüden ayırma” demektir. İşte bu işi yapan üst mahkemeye bu yüzden temyiz denilmiştir. Temyiz mahkemesinin adı ne yapılmıştır bilir misiniz? Yargıtay! Böylece temyiz kelimesi hukukumuzdan kurum olarak atılmaya çalışılmıştır. Fakat Yargıtay’ın yaptığına da temyiz denilmiştir! Memlekette gerek hukukun sistematiği bozulduğundan gerekse adaletin ekseni kaydırıldığından yüksek mahkemenin yükü giderek artmış ve bir ara kademeye ihtiyaç olmuştur. İşte bunun üzerine istinaf mahkemeleri kurulmuştur! İstinaf da “Yeniden başlama; bir üst makam ve dâvayı bir üst mahkemeye götürme” demektir.

Bu açıklamalardan sonra başa dönelim: Mahkemenin kararı tahmin edilebilecek tepkilere yol açtı. Tepkinin dozunu kaçıranlar, işi ağır saldırganlığa vardıranlar oldu.

Her defasında Menderes örneğini ortaya sürenler, açık veya kapalı emsal olmayacak bu misali hatırlattılar. Hatırlatmak ne kelime? Kafalarımıza balyozlarıyla çaktılar!

Gezi olaylarında nasıl mesele çevre, yeşillik, ağaç vs. değilse, şimdi de mesele adaletin hakkıyla tecellisi değil. Mahkemelerin verdiği cezalar ağır bulunabilir, fakat ağır olmasa da bu tepkilerin yükseltileceğinden şüphe edilmemelidir. Gezi davasındaki mahkumiyet bu olayların içinde, yakınında bulunanları ve hatta sempatizanlarını da mahkum durumuna düşürmüştür.

Geziciler masum olmalı ki, bu zevat da masumiyetlerini göğüslerine gere gere ilan etsinler!

O zamanki belediyenin bir tasarrufu olan Taksim (Gezi)parkı düzenlemesine şiddetle itiraz eden, ağaç kestirmemek için canlarını fedaya hazır olan Gezici taifenin daha yakın zamanlarda Dolmabahçe-Beşiktaş arasındaki caddenin güzelliklerinden olan ağaçların kesilmesine gıkları veya tıkları çıkmamıştır!

O zamanki belediye yeşil ve çevre düşmanı idi ağaçları katlediyordu, şimdiki belediye çevrecilik adına ağaçları kesiyor. Bu nasıl olur? Ağaçlar hastalıklı ilan edilir olur biter!

Gezi’nin bir hükümet devirme eylemi olduğu hususunda işin kotarılışı, Türkiye dışındaki merkezlerce parlatılışı dikkate alındığında tereddütlerimiz azalıyor. Burada bazı eski yetkililerin açıklamaları tereddüt uyandırabilir. Tereddüt etme hakkı vardır, fakat bu zevatın da hükümetin değilse bile o zamanki hükümet reisinin düşürülmesi konusunda gezicilerle aynı görüşte olduğu tahmin edilebilir!

Türkiye Cumhuriyeti çok “taklib-i hükümet” (hükümet devirme) dâvası görmüştür. 1920’li 30 yıllarda gazetelere böyle haberler hayli sık yansırdı. Böyle haberler ekseriya suikast bilgileri de ihtiva ederdi. En meşhuru İzmir Suikasti’dir. Bu maksatla kurulan mahkeme, mevcut yönetim için sürekli tehdit tehlikesi barındıran eski ittihatçıların temizlenmesi için gerekeni yapmıştır. İttitahçılıkta C takımında olanlar, A takımının kalıntılarını ortadan kaldırmışlardır!

Mahkeme hakimlerinin Çeşmede Cumhurbaşkanı’nın huzuruna çağrıldıkları, ağır bir fırçalama faslından sonra otelin kapısından çıkmaya cesaret edemedikleri için pencerelerden kaçtıkları, şahitler tarafından ifade edilmektedir.

Mahkeme kararı açıklandıktan sonra usulen “itirazı olan var mı?” sorusu sorulmuştur. İki kişi itiraz etmek cür’etinde bulunmuştur. Bunlara verilen ceza 15’er yıldır. Mahkeme kısa bir aradan sonra toplanır ve itirazları karara bağlar: Cezalar idama çevrilmiştir!

İşte o kısa arada yeni deliler toplanıp değerlendirilmiş ve verilen cezaların yetersizliğine kanaat getirilmiştir! İşte çok övülen Cumhuriyet adaleti!

Bugün bize adelet satanlar: Bu mahkeme kararları hakkında hiç “adaletsiz” dediğiniz olmuş mudur? Dedeleriniz demediği gibi, sizin de bir şey söylemeniz beklenmez. Âtıf Hoca’nın idamı da böyle bir süreçtir. Savacı 3-5 yıl ceza istemişken, mahkeme her nedense idam kararı vermiştir. Cumhuriyetin adalet tarihinde en kara lekedir!

Ya Yassıada Mahkemesi’nin kararları konusunda bir şey söylemişliğiniz var mıdır?

Derdiniz adalet olsa idi, söylerdiniz elbette!

*

Not: Hafızamız zayıf. Gezi’nin ne idüğünü de unuttuk. Bir hatırlatmaya ihtiyaç var. Yarın bu olaylar üzerine yazdığımız yazıyı sunacağız.

Bu yazı toplam 110 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim