• İstanbul 20 °C
  • Ankara 19 °C

Gül/lük “Yaşar Kaplan’ın Ardından”

Gül/lük “Yaşar Kaplan’ın Ardından”
Yaşar Kaplan vefat etti, aramızdan ayrıldı ebediyen.

Ve ardından bir hüzün bıraktı içimizde. Ölüm haberinin verdiği hüznün ötesinde bir hüzün. Ne ola ki?

Gurbette ölüm mü? Bir okur-düşünür-yazara sahip çıkamayışımız mı? Fikrinden dolayı bir insanın hicret etmiş olması mı? Çektiği maddi manevi sıkıntılar mı? Anne babasının cenazelerine bile katılamayışı mı? Yaşadığı ailevi zorluklar mı? Yoksa tüm bunların üstüne İslami camianın, bir edebiyatçıyı, bir yazarı, bir aksiyon insanını çok daha erken bir dönemde önce kaybetmiş olması, sonra aramaması ve onun da susması, yazmaması mıydı?

Bu sonuncusu bende çok daha ağırlık kazanıyor.

Biz Yaşar Kaplan’ı şimdi değil en az yirmi yıl önce kaybetmiştik zaten. Ama enteresan olanı da bu kaybı sessizce kabullenişimiz, hatta biraz da bu sessizliğe onu mahkûm edişimizdir.

Çok yönlü bir insandı.

İyi bir kalemi vardı. Güzel, etkili yazardı. O kadar etkiliydi ki mevcut sistemi etkileyecek ve ceza almasını sağlayacak kadar. Yazdıklarının etkililiğinden olacak üç yıl kadar hapis yattı.

Edebiyatçıydı neticede. Edebi eserleri bir edebi metnin ötesinde, okuyana satır aralarında yükselen yumruklarla, sembollerle, çarpıcı ifadelerle beklediği ve beklemediği mesajları da verirdi.

İyi bir yayıncıydı. Buradaki iyiliğin mahiyetini çok bilemeyeceğim yönetim anlamında. Kastettiğim, Aylık Dergi, Bu Meydan, Hüner dergileri, derdi tasası olan bir insanın ciddi çabalarıydı.

Öncülük, toparlayıcılık yönü vardı. Aylık Dergi, bir ekol olmuştu aslında. Genç yaşında dergi etrafında bir genç okur yazar kitlesi toplamıştı. Ama devamı gelmedi maalesef. Yoksa çok köklü bir ekol olarak yerini alırdı.

Düşünen ve konuşan bir kalemdi. Düşündüklerini ifade etmekten çekinmiyordu. Zaman zaman sert, radikal söylemler dile getirse de genel olarak makuliyet zemininde yer aldı. Konuşurdu imkân bulduğu yerlerde. 90’lı yıllarda Dörtyol’da görev yaparken, MGV adına davet etmiştik konferans için. O gün bizde misafir olmuş, gece yarısına kadar konuşmuştuk. Sonra ben yatmaya çekildiğimde de o okumaya ve yazmaya devam etmişti. Sabahleyin de Hatay’a uğurlamıştık.

Hayat böyle. İnce sızılar, pişmanlıklar, ertelenen küçük iyilikler için üzüntüler, vefa terazisinde boşa düşmeler bir ölüm haberiyle yoklar vicdanları. Geçmişin izi sürülür, Allah adına yapılan güzellikler için sevinç duyulur. Allah adına yapılan yanlışlıklar ve diğer hatalar için af dilenir. Ve bir bir huzura doğru gideriz. Şimdi olduğu gibi.

Rabbim mekanını cennet eylesin, taksiratını affeylesin.

Devamı: https://www.insaniyet.net/gul-luk-yasar-kaplanin-ardindan/

Bu haber toplam 388 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim