• İstanbul 14 °C
  • Ankara 18 °C

Hacı İbrahim Delice: Türkçe Şurâsı Üzerine

Hacı İbrahim Delice: Türkçe Şurâsı Üzerine
2021 yılı, Yûnus Emre’nin vefatının 700. senesi dolayısıyla cumhurbaşkanlığınca “Yûnus Emre ve Türkçe Yılı” ilan edildi.

“Türkçe Yılı”nda Türkçenin mevcut durumunu tespit edip bu tespitlerin değerlendirilmesi sonrasında belirlenen Türkçenin meselelerinin çözüm yollarını araştırmak amacıyla “Türkçe Şurâsı”, 26-27 Kasım’da Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesinin ev sahipliğinde Ankara’da ağırlıklı olarak dilci, edebiyatçı ve felsefeciler olmak üzere değişik disiplinlerden geniş katılımcı ile iki gün boyunca 14 oturum hâlinde gerçekleştirildi.

“Türkçe Şurâsı”, Türkiye Yazarlar Birliği, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi ve Yunus Emre Enstitüsü’nün ortak faaliyeti olarak hayat buldu. Bu şuranın fikir babası Mehmet Doğan’ın şahsında emeği geçen herkese teşekkür ve tebriklerimi sunuyorum.

Arapça bir kelime olan ve “danışma, görüş alışverişinde bulunma, danışan kimseye fikrini söyleyip onu yönlendirme” anlamlarına gelen ve İslâmî literatürde de “yöneticilerin görev alanlarına giren yürütme hususunda bilgililere danışıp onlardan alınan bilgilerin uygulama alanına konmasını ifade eden “şurâ” kelimesi, “şvr” kökünden türemiştir. Bu kök de daha çok balın kovandan çıkarılması anlamını taşır. Böyle olunca, bir konuda en doğru karara varabilmek için konusunda bilgili kişilerin fikirlerinin açığa çıkmasını sağlamak anlamı ile güzel bir şekilde örtüşmektedir. Bu şurâ da tam da bu anlamın birebir uygulanması olmuştur.

Tam da bu anlama uygun olarak “Türkçe Şurâsı”nda iki gün boyunca ballar balı dercedildi ve yöneticilerin önüne konuldu. Bu her hâliyle doğal baldan tadıp tatmamak yöneticilerin ve yetkililerin arzularına kalmıştır. Alim ve arif kişiler görevlerini yapmış; sorumluluklarından bir nebze olsun kurtulmuşlardır. Eminim ki, “Türkçe Yılı” olmasaydı da bu bilinç, yine temiz duygularla aynı hizmeti yerine getirecekti. Bu şura, bunu somutlaştırdı. Emeği geçen herkes büyük bir teşekkürü hak ediyor. Var olsunlar.

Türkçe Şûrası’nda sadece konuyla ilgili uzman kişi ve kurum temsilcileri bir araya getirilmedi aynı zamanda dil, edebiyat, sanat, Türk dünyasıyla ilgili ortak Türkçe, akademi dili, din dili, yabancı kelimeler konusu, tercüme dili, hukuk dili ve medya dili gibi hayatın her alanında uzman kişilerin de katılımı sağlanarak Türkçe ile ilgili sorunlar tespit edilip çözümleri hususunda değişik disiplinlerden yetkin kişilerin görüşleri alındı.

“Türkçe Şurâsı”nın oturumlarında, Türkçenin geçmişi ve bugünü enine boyuna değerlendirildi; geleceğe yönelik teklif ve öneriler ifade edildi.

Oturumlar ve müzakerelerde ortaya konan sorunların başında, gençliğin Türkçeden hızlı bir kopuş içinde olduğu dolayısıyla ana dilinin kullanılmasında büyük güçlük çektiği ve Türkçenin edebi geçmişine aykırı bir şekilde Türkçe zevkinden yoksun olduğu fikri, şurâya damgasını vurmuştur.

Türkçenin eğitim kurumlarında doğru dilbilgisi kurallarıyla ve kültür tarihimizdeki eserleri anlayabilecek bilgilerle donatılarak öğretilmesinin Türkçeyi edebiyat, sanat ve teknoloji dili yapabilmek açısından önem taşıdığı fikri de zikredilmesi gereken önemli sorun tespitlerinden biriydi; zira, bırakın Osmanlı Dönemi’ni -maalesef- daha bir asrını bile doldurmamış Mehmet Akif’i -dolayısıyla, İstiklâl Marşı’nı- ve Cumhuriyet Dönemi’nin yazarlarını anlayamayan bir gençlik ortaya çıkmıştır.

Büyük bir emek ürünü olan bildirilerde kültür alışverişi sonrasında Türkçenin söz varlığı içinde yer alan kelimelerin yaşatılmasının Türkçe dil zevkinin sürdürülebilmesi açısından korunması gerektiği fikri de dikkate alınması gereken bir düşünce idi. Bu bağlamda, yeni bir kavram ortaya çıkmışsa bu kavramlara karşılık gelecek yeni kelimelerin Türkçenin kuralları ve dil estetiği bağlamıyla yapılması gerektiği fikri de zikredilmelidir. Bu fikrin dili geliştirmek isteyenlerin hayatın her alanında kendini geliştirip isimlendirilecek üretimler yapmasıyla doğru orantılı olması gerektiği tezi ile desdeklenmesi de dikkate şayandı.

Sadece Türkiye’ye has olan zorlamaya dayalı dildeki değişimin diğer Türk lehçeleri ile ortak kelimelerin kullanımdan düşmesine sebep olduğu dolayısıyla Türkiye ile Türk dünyası arasında kültürel bütünleşmenin zorlaştığı vurgusu da bu şuranın dikkate alınması gereken bir sonucuydu. Oldukça geniş olan gönül coğrafyamızın aynı şekilde coğrafi genişliğe de kavuşması mümkünken bunun dil değişimi ile engellenmemesi elbette güzel bir kazanım olacaktır.

Türkçenin -geleceğimizin teminatının- genel sağlık kontrollerinin yapıldığı bu toplantı, kanaatimce hayırlara vesile olacaktır.

Şurâ’nın gerek sözlük gerekse çağrışım anlamlarıyla vücut bulması dileğiyle tekrar emeği geçenlere Dr. Mehmet Doğan’ın şahsında tebrik ve teşekkürlerimi sunuyor; devlet ricalinin burada oluşan balları kovandan çıkarıp bilgi ile hareket etmenin lezzetini tatmalarını arzu ediyorum.

Gayret insandan; lütuf Allah’tandır. “Türkçe Yılı”nda “Türkçe Şurâsı”nın ayırlara vesile olmasını umuyorum.

Selam ve kalbi saygılarımla.

Bu haber toplam 733 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim