26-27 Kasım 2021 günleri yapılan Şûra'ya, dilciler, edebiyatçılar, ilim ve fikir adamları ile hukuk, tıp, eğitim, spor gibi alanlardan konuyla ilgili çalışmaları olanlar katıldı. Şûra'da müzakere edilen başlıklarla ilgili kapsamlı bir rapor hazırlanarak kamuoyuna açıklandı.
Çözümle ilgili teklifler, tavsiyeler ve uygulama ile ilgili görüşler
. Hukuk metinlerinin rastgele değiştirilmesi adaletin tesisini engelleyecek noktaya gelmiştir.
Hukuk metinlerinin edebî bir üsluba, belli bir dil estetiğine sâhip olması sağlanmalıdır. Okunduğunda kulakları tırmalamayan, okuyana belli bir oranda edebî zevk veren bir üslup olmalıdır. Bu bakımdan hukuk metinleri kaleme alınırken Türkçenin belagâtına azami dikkat edilmelidir. Bu keyfiyet ancak hukuk metinleri hazırlanırken siyasîler, hukukçular kadar dil bilimcilere, edebiyatçılara yer verilerek sağlanabilir. Hukuk metinlerine ilişkin taslaklar, dil bilimciler ve edebiyatçılar, edebî zevke sâhip hukukçular tarafından incelendikten sonra son hâlini almalıdır.
Hukuk metinleri kaleme alınırken, yeni bir kavramla karşılaşıldığında dilimizde o kavramı ve anlamı karşılayacak kelime varsa onlar kullanılmalı, yoksa Türkçe kurallarına uygun yeni kelimeler türetilmeli, bunlar mümkün değilse yabancı kelime kullanılmalıdır. Yeni hukuk metinlerinde bu yönteme riâyet edilmediği veya gerekli hassasiyetin gösterilmediği müşahede edilmektedir. Meselâ 2018 tarihli ve 1 sayılı “Cumhurbaşkanlığı Teşkilâtı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnâmesi”nde, Türkçe karşılıkları olup olmadığına bakılmaksızın çok sayıda batı kökenli kelimeler kullanılmıştır. “Ofis, prensip, koordinasyon, pozisyon, standardizasyon, misyon, rehabilitasyon, rehabilite, sertifika, sertifikasyon, faktör, biyosidal…” kullanılan batı kökenli kelimelerden bazılarıdır. Burada yer alan kelime ve kavramların birçoğunun Türkçe karşılıkları bulunmaktadır.
Özellikle Arapça kökenli olup dilimizde yaygın şekilde kullanılan bazı kelimelerin üzerinde uzatma ya da inceltme (^, ¯) işaretlerinin kullanılması gerekir. Bu işaretler kullanılmadığı için meselâ “âdem-adem, kar-kâr, “alem-âlem gibi kelimeleri yanlış yazılmakta ve telaffuz edilmektedir. Yine birçok kelime, “ifâde, irâde, hâsıl, mâlik, velhâsıl, âile, fesâhat, belâgat” kelimelerinde olduğu gibi uzatılarak, “kâr, irtikâp, usûl, eşkâl kelimelerinde olduğu gibi inceltilerek okunması gerekmektedir. Bunların gelecek kuşakların da bu incelikleri ve farkları öğrenmesini istiyorsak, bu işâretleri kullanarak yazılması gerekir. Batı dillerinde de bu tür işâretler kullanılmaktadır. Mesela Fransızcada (a) yanında (â) (à) şeklinde; (u) yanında (û); (e) yanında (è), (é) (ê) (ë); (ı) yanında (î), (ï); (o) yanında (ô); (u) yanında (û), (ù) şeklinde harfler de farklı sesleri çıkarmak için kullanılmaktadır. Biz de sesleri doğru çıkarabilmek için inceltme ya da uzatma işaretleri kullanılmalıdır.
. Medya ve sosyal medyanın dil tahribatını önleyici tedbirler alınmalıdır.
TDK, medya (basın yayın, internet, sosyal medya) aracılığı ile moda olan ve tam Türkçeleşmemiş yabancı ifâde kalıplarına, gündelik dilde meydana gelen ve çok hızlı bir biçimde yayılan yanlış ve sağlıksız dil güncellemelerine/ tartışmalarına çözüm ve açıklık getirmek için özel heyetler ve komisyonlar yardımıyla internet çağının hızına uyan, çevrim içi bir geri bildirim sistemi geliştirmelidir. Bu güncellemelerde yabancı kelime istilası göz önünde bulundurularak köklü Türkçemizin şimdilerde âtıl kalmış kelimeleri hatırlatılmalı, bu kelimeler bilhassa yeni nesillerin uğrak yeri olan dijital medya unsurlarında dolaşıma sokulmalıdır.
Toplumun genelinin benimsemediği sonradan uydurulmuş kelimeler sözlüklerde aslî yani eskiden yerleşik olan karşılıklarıyla mânalandırılmalı, uydurma ve kuralsız türetilmiş kelimelerin kullanılma önceliği konusundaki ısrar ve dayatmalardan vazgeçilmelidir.
Kısıtlı olarak kullanılmasına müsaade edilen, belli bir dönem yasaklanan ve günümüz medyasında varlığı neredeyse unutulan düzeltme (“^”) işaretine azami ölçüde yer verilmelidir. Zira artık en saygın yayın organlarının hatta TRT spikerlerinin bile yer yer düzeltme işaretli harf bulunduran kelimeleri -düzeltme işareti kullanılmamasından ötürü- doğru telaffuz edemedikleri sık sık karşılaştığımız ve artık alıştığımız bir durumdur.
TRT’nin “doğru Türkçe kullanımı” konusunda eski etkinliğine ve yetkinliğine yeniden kavuşabilmesi için dijital alanda daha faal varlık göstermesi gereklidir. Bunun için de internet ortamına has cazip sunumlarla Türkçenin en güzel hâli ile kullanıldığı, bu kullanımın özendirildiği ve benimsetildiği metin, tasarım ve video dizileriyle her yaşa özel içerikler hazırlanmalıdır. Bu içerikler, kurum dışındaki medya mecraları için örnek teşkil edecek düzeyde olmalıdır.
Türkiye’de vazifesi ve kuruluşu itibariyle tek resmî medya denetçisi olan RTÜK’ün internette yer alan “Hakkımızda” metninde medya kuruluşlarımızda doğru Türkçe kullanılmasına ilişkin herhangi bir vurguya, çağrıya ve ilkeye rastlanamamıştır. Kurumun bağlı bulunduğu kanunda yer alan “Türkçenin, özellikleri ve kuralları bozulmadan doğru, güzel ve anlaşılır şekilde kullanılmasını sağlamak zorundadır; dilin düzeysiz, kaba ve argo kullanımına yer verilemez.” yaptırımını uygulayabilmesi için öncelikle kurumun görünür şekilde doğru ve güzel Türkçenin müdafaasını yapması, bunu kamuoyuyla paylaşması ve dil denetimi konusunda güven kazanması gerekmektedir.
İnternet medyası, denetlenmesi en güç alandır. Buralardan yayılan uygunsuz ve fena içeriklerle ve kötü dil kullanımıyla başa çıkmak giderek güçleşmektedir. Bu noktada eğitim müfredatında yer alan “medya okuryazarlığı” derslerinin seçimlik değil zorunlu olması, ders kapsamında dil hassasiyeti geliştirecek unsurların güçlendirilmesi ve öğrencilerin doğru eser ve yayınlara tevcih edilmesi şarttır. Bu kapsamda okullar arası güzel okuma, güzel konuşma ve yazıda doğru dil kullanılması esaslı yarışmaları düzenlenmeli, “güzellik” kavramının dilin mühim bir parçası ve doğru dil kullanımının saygınlık ölçüsü olduğu fikri küçük yaşlarda yerleştirilmelidir.
Üç kurumun üstlendiği denetçi rol, toplumumuzda dönemlere göre değişerek etkin olmuştur. Bugün bu üç kurumun da önceliği toplumun her ferdinin dilde meydana gelen bozulmaya karşı durabilecek seviyeye erişmesi olmalı, bütün yayın, etkinlik, çalışma ve kararlarında toplumu dil konusunda şuûrlandırmada kendilerinden beklenen vazifenin sahibi olduklarını göz önünde bulundurmaları gerekir.
Sosyal medyanın kuşatıcılığı göz önüne alındığında izleyicinin en güçlü denetçi olduğu görülmektedir. Güdümlü-tasarı paylaşımları ve yersiz infialleri bir kenara koyacak olursak, medyanın herhangi bir organında toplumun geneli açısından “rezalet” kabul edilen bir hadise meydana geldiğinde, sosyal medyada en çok konuşulanlar arasına yükselmektedir. Böylece sosyal medya, her kesimden sesi bir araya getirerek ortaya çıkan genel yargının bütün mercîlere ulaşmasına imkân vermektedir. O zaman çağımızın en güçlü denetçisi izleyicidir.
Sivil denetimde en mühim husus, izleyicinin tepkilerinin giderek daha kaba çizgiler üzerinden yoğunlaşmasıdır. Türkçemizden azar azar ve hızlıca koparılan parçalar, sokak dilinin hâkim olduğu medya ortamında genel izleyici tarafından algılanmayacak kadar ince bir meselenin parçasıdır. Bu hassasiyet için temel oluşturmanın yegâne yolu, ilköğretim sürecinde herkesi doğru, zengin, güzel ve öğrenmekten zevk alınacak Türkçe ile tanıştırmaktır. Edebiyat, bunu sağlamak için en güçlü araçtır. Edebiyat şaheserlerimizden yapılan alıntılar, Türkçe ve dil bilgisi derslerinde örnek olarak tahlil edilmek üzere dâhil edilmeli, ferde sanat zevki kazandıracak, seçimlerini daha kaliteli hâle getirecek bir şuûr kazandırılmalıdır.
Eğitim alanında beklenen dil konusunda farkındalık seferberliği başlatıldığında, bu kurumların üstlendikleri bütün mesuliyeti toplumla paylaşacakları muhakkaktır. Dünyayı kuşatan ve tek dilli (bilişim ve internette hâkim olan İngilizce) küreselleşme tasarısının karşısında durabilmek ve ülkemizin her ferdini şuûrlandırma hedefine ulaşabilmenin en etkin yolu, başta medya-dil-denetim ve eğitim alanında olmak üzere devletin bütün kurum ve kuruluşlarının etkin bir emsal teşkil etmesi gerekmektedir.
İletişimin mihenk taşı olan dil üzerine, gerilimli ve yıpratıcı çatışmalara girişmek yerine doğruyu/iyiyi/güzeli göstermek tercihten öte artık bir mecburiyettir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.