• İstanbul 22 °C
  • Ankara 27 °C

Hakikat şovenizminden diyalektik düşünceye doğru

Hakikat şovenizminden diyalektik düşünceye doğru
Aydınlanmanın doğurduğu pozitivist ve elitist kibir, postmodernitenin hakikatsizlik düzlemiyle imha edilemez. Hakikat insanoğlu için hem varoluşsal bir ihtiyaç hem de daha iyi/başka bir dünyanın referans noktasıdır.
 

Şeytanın Hazreti Adem karşısındaki kibri ile dogmatik yaklaşımlar arasında hem özsel hem de biçimsel mahiyete sahip benzerliklerden bahsedilebilir. İnancı ve/veya hakikati Allah'ın diğer kullarına karşı üstünlük taslama vasıtası haline getirmekle insan açık veya gizli kibre düşmektedir. Hakikat üzerinde otorite iddiası güderek kendince bir mülkiyet alanı tesis etmektedir. Bunun yanı sıra her iki durumda da hakikat mutlak bir yadsımaya dönüştürülerek ötekileştirici ve nesneleştirici bir dilin kaynağı haline getirilir. Böylece siyah-beyaz bir dünya anlatısıyla bilgi ve hakikat üzerinde ipotek oluşturmak işten değildir.

Dogmatik adalar

Postmodern düşüncelerin sağladığı bazı törpülenmelere rağmen, hakikat tekelciliği/şovenizmi marazi taraflarıyla ciddiyetini koruyan bir sorun olmaya devam etmekte. Bir taraftan din ve kültür olgusu içinde yer etmiş derin alışkanlıkların, düşünce ve inanç kalıplarının varlığı söz konusu. Diğer taraftan felsefi ve bilimci dogmatizmin ürünü olan otoriter-totaliter söylem dünyaları büyük adalar, adacıklar halinde çevremizde gezinmeye devam ediyor. Hakikatin diyalojik doğasına ilişkin entelektüel bir kavrayış seviyesinin maalesef epey daha gerisindeyiz. Bu yüzden sadece toplumsal, bölgesel farklılaşmaların derinliklerine nüfuz edememekle kalmıyor, tarihin gerçeklik değerini dolayısıyla hakikate ilişkin boyutunu da ıskalıyoruz. Metafizik yapıların, inanç ve ideolojilerin duvarlarıyla çevrilmiş farklı adalarda yaşıyoruz.

İletişimin yoğun baskısı altında olduğumuz bir dünyada diyalojiye kapalı olarak yaşamaya devam etmek pek kolay olmamalı. Diyaloji, günümüzde neredeyse kendi kendisini dayatır halde. Ama diyalojiyi sağlayacak aklı selimi kaybettiğimiz takdirde işimiz gerçekten zor olmalı. Buradaki körkütük direnç, şeytanın Tanrı'ya karşı çıkmasında olduğu gibi kendi hakikatini dolayısıyla iktidarını/üstünlüğünü muhafaza etme çabasıyla ne kadar alakalı, tartışılabilir. Ancak bunun bir hadsizlik olduğunu çok rahat söyleyebiliyoruz. Kendi hakikatimizi genel geçer kılma istencinde ukalaca bir kibir yatmaktadır. Ötekini cahillik, aptallık veya kötücüllükle damgalama vardır. Zira, hakikati mutlak ölçüye vurmak kendi gerçekliğimizle ötekinin (başkalarının) gerçekliği arasındaki farklılıkları görmezden gelmeyle eş değer bir konumda durur. Başkalarının başka hakikatleri vardır ve her zaman da olacaktır. Birer insan olarak bize düşen, söz konusu hakikatler (hakikat potansiyelleri) ile diyalojiye geçerek büyük harflerle yazmamız gereken o tarihsel ve evrensel Hakikat'i tezahür ettirmektir. İnsan her konuda olduğu gibi hakikat bahsinde de başkalarına karşı haddini bilmek zorunda. Bunun mesela bir Müslüman açısından hayatındaki karşılığına şu hadis dolayımında işaret etmek yanlış olmaz sanıyorum. "Hikmet, değerli bilgiler mü'minin yitik malıdır. Onu nerede bulursa almaya hak sahibidir." Şöyle de diyebiliriz: Hakikat her yerdedir. Her coğrafyada, her kültürde, her söylem ve ideolojide hakikatten izler vardır.

Devamı: https://www.star.com.tr/acik-gorus/hakikat-sovenizminden-diyalektik-dusunceye-dogru-haber-1740022/

Bu haber toplam 410 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim