Türkiye'de aydın geçinen çevreler daha çok sol görüşlüler arasından çıkarlar.
Şimdi bunlara eski marksist yeni liberaller de eklenmiştir. Cumhuriyet'in ilk döneminden itibaren muhafazakâr görüşlü sağcı aydınlar ezilmişler; Şeflik Dönemi'ndeki McCarthyist görüşle komünist avına çıkılırken, bir taraftan da tepeden inmeci, sözde solcu aydın bozuntuları 'Kemalizm' maskesiyle millî ve manevî değerlere sahip aydınları ezmişlerdir. Dikkatinizi çekmiştir sanırım; ANAP Dönemi'nde biz TCK'dan 141-142. maddeler ile beraber 163. maddeyi de kaldırmıştık ama kimsenin umurunda olmamıştı.
Türkiye'nin en kıymetli şair ve fikir adamlarından biri olan Üstâd Necip Fazıl Kısakürek, yayınladığı 'Büyük Doğu Dergisi' ve konferansları sebebiyle ömrünün en verimli çağlarını hapishanede 'Çile' doldurarak geçirmişti.
İşte O'nun takipçilerinden olan Salih Mirzabeyoğlu da değerli bir yazar ve düşünce suçlusudur(!). 28 Şubat 1997'den itibaren tam 17 seneden beri çok kötü şartlar altında hâlâ hapis yatmaktadır.
Benim de 28 Şubat'ta başıma geldiği gibi; solcuların, kürtçülerin tırnağına diken batsa koşuşturan Türkiye'deki ve dünyadaki insan hakları kuruluşları, Salih Mirzabeyoğlu'nu görmezlikten gelmişlerdir.
İnsan hakları denilince mangalda kül bırakmayan solcu yazarların, Mirzabeyoğlu ölüme itilirken hiç ses çıkardıklarını gördünüz mü?...































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.