Bu suretle beşeri hayatın bütün icaplarını ve ihtiyaçlarını vakıf mallarla temine pekâlâ imkân vardı.
Esat Arsevük’ün bu ifadeleri vakıfların insan medeniyetindeki yerini özetler mahiyette.
Vakıf müessesesi insanlık tarihi kadar eskidir. Bilinen ilk vakfın Hz. Âdem (a.s.) tarafından kurulduğu, ilk vakıf eserinin de Kâbe-i Muazzama olduğu rivayet edilir.
Yine Hüdhüd kuşunun Hz. Süleyman’ı (a.s.) tehdit makamında; “Vakıf tarladan toprak alır, mülküne serper ve saltanatını yıkarım” demesi, vakıf malının önemini gösteren rivayetlerden biridir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanı ve sonraki devirlerde de vakıf müessesesi gelişmiş, İslam beldeleri onbinlerce vakıf eseriyle insanların huzur ve refahını sağlamakta önemli hizmetler vermiştir.
Altı yüz yıl insanlığa adalet ve hizmet götüren Osmanlılar, hâkim oldukları toprakları vakıflarla donatarak, insanların menfaatlerini koruyup kollamışlar, vakfiyelerle vakıf hizmetlerinin devamını teminat altına almışlardır.
Şu an dünya üzerindeki bütün İslam eserleri vakıf eserleri denilse hiç de yanlış olmaz. Ne var ki şu son asrımızda onbinlerce vakıf eseri, kasıtlı veya kasıtsız olarak vakıf anlayışının ve hassasiyetinin zayıflaması hırs ve açgözlülüğün âlemi kaplamasıyla sahipsiz kalmış vaziyettedir.
Özellikle toprakları “Vakıf Cenneti” olarak tanımlanan Osmanlı devletinin ortadan kalkmasıyla birlikte vakıf eserlerine zarar vermek, eserleri kimliksizleştirmek için ve mülküne geçirmek adeta sıradanlaşmıştır.
Çok uzaklardan misal vermeye gerek yoktur. Bugün sadece İstanbul’da Suriçi’nde şahsi mülk olarak kullanılan binlerce tarihi yapı vakıf eseridir.
Bu ay, yurtiçinde ve yurtdışındaki ecdat mirası eserler üzerine yıllardır yürütülmekte olan, zamanla birçok kurumun da dahil olduğu üç kıtaya yayılmış ecdat yadigarlarını tespit eden envanter çalışmasını mercek altına aldık.
*
Dergiye abone olmak için Yedikıta Dergisi; 0212- 657 77 35 - 36
10.02.2014 Yeni Akit































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.